Türkiye enerji konusunda son birkaç yıldır önemli girişimlerde bulunuyor. Kömürden hidroelektriğe, rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına kadar geniş bir yelpazede enerji ihtiyacı giderilmeye çalışılıyor. Bu kapsamda 2010 yılında Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma çerçevesince start alan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin temel atma töreni geçtiğimiz hafta yapıldı. Rusya ile Türkiye arasında 2010 yılında imzalanan anlaşma sonrasında start alan Akkuyu Nükleer Santrali projesi 22 milyar dolara mal olacağı tahmin ediliyor. Bir tanesi 1.200 megavat gücünde 4 reaktörün olması planlanan santralin Türkiye’nin enerji ihtiyacının % 10’unu karşılaması hedefleniyor.
Bilindiği gibi dünyada nükleer enerji, günümüz elektrik ihtiyacının yaklaşık % 17’sini karşılamaktadır. Bazı ülkeler enerjilerinin büyük bir kısmını nükleer santrallerden üretmektedir. Örneğin Fransa Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı verilerine göre elektrik enerjisinin % 72’ini nükleer enerjiden sağlamaktadır. Amerika ise enerjisinin % 15’ini buradan karşılamakta fakat bazı bölgelerinde santraller daha yoğun biçimde enerji üretimi yapmaktadır.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) verilerine (2016) göre, dünyada halen 32 ülkede faaliyet halinde olan 448 nükleer reaktörün kurulu gücü toplam 391 bin megavata ulaşmıştır. ABD, faaliyetteki 99,8 bin megavat kurulu güce sahip 99 nükleer reaktörüyle açık ara ilk sırada yer alırken, bu ülkeyi 63 bin megavatlık kapasiteli 58 reaktörle Fransa izlemektedir. Sıralamada 39,7 bin megavatlık 43 reaktörle Japonya üçüncü olurken, ardından Çin, Rusya ve Güney Kore geliyor.
Küresel olarak 2016’da % 2,6 büyüyen elektrik üretimi çerçevesinde, nükleer santrallerin üretimi de % 2,1 artışla 2,4 bin teravatsaati buldu. Nükleer santraller, dünya enerji üretimindeki payının % 11’e ulaşmasıyla konumunu pekiştirirken, Fransa sahip olduğu 58 reaktörle elektrik ihtiyacının % 72,8’ini söz konusu kaynaktan sağlayarak öne çıkıyor. Bu alanda Fransa’yı elektrik ihtiyacının % 54,1’ini nükleer enerjiden karşılayan Slovakya, % 51,3 ile Macaristan, Belçika ve Ukrayna takip ediyor.
Rakamlarla Akkuyu
Türkiye’nin dünyadaki en önemli elektrik üretim kaynaklarından biri haline gelen nükleer enerji santralleriyle ilgili çalışmaları da 50 yıl öncesine kadar uzanıyor. Ülkenin nükleer enerji alanında bir ilk olacak ve hükümetler arası anlaşması 2010 yılında imzalanan Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santrali, toplam 4 bin 800 megavat kapasiteli 4 reaktörden oluşacak.
Akkuyu Santralinin maliyeti 20 milyar dolar ve ömrü toplam 60 yıl olacak. Böylece 2023-2083 yılları arasında toplam 2.1 milyon GWh’lik elektrik üretimi yapacak. Bu miktar 500 bin apartmana 60 yıl boyunca kesintisiz enerji sağlamaya yetiyor. Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmaya göre santralde üretilen elektriğin kWh`i 12,35 cent+KDV üzerinden alınacak ve üretilen elektriğin % 70’ini 12.35 centten alım garantisi verilecek.
Türkiye, Akkuyu Nükleer Santrali’nin 1. ve 2. ünitelerinde üretilecek elektriğin % 70’ine, 3. ve 4. ünitelerinde üretilecek elektriğin % 30’una satın alma garantisi vermiştir. Bu satın alma garantisi her bir ünite için ayrı ayrı ticari faaliyete başlamasından itibaren 15 yıldır. Bu oranlar ve ortalama elektrik üretim kapasitesi dikkate alındığında Devlet’in TETAŞ aracılığıyla alım garantisi verdiği üretim miktarı 17,5 milyar kilovatsaat’tir. Geriye kalan üretim miktarı Akkuyu NGS tarafından serbest piyasada satışa sunulacaktır. (Resmi Gazete, 6 Ekim 2010)
Santralde 477,8 milyon ton 40 milimetre çapında demir kullanılacak. Kullanılacak bu miktar demir ile dünyanın etrafında bir tur atılabilir. Santralde kullanılacak çimento miktarı, 482 bin tonu bulacak. Bu miktardaki bir çimentoyu orta büyüklükte bir fabrikanın 80 gün boyunca aralıksız üretmesi gerekiyor. Santralde kullanılacak elektrik kablosunun uzunluğu 7,4 milyon kilometre olacak. Bu uzunluğun Ankara-Moskova arasının iki kez gidilip gelinmesine eşit olacağı belirtiliyor.
Yine 19 milyon ton çıkarılacak hafriyat ile Türkiye’nin etrafında 7 metre yüksekliğinde bir metre genişliğinde bir set yapılabilir. Santral alanına dökülecek betonun miktarı ise 3,2 milyon ton olacak. Akkuyu Nükleer Güç Santralinde kullanılacak özel boyanın kaplayacağı alan 1,7 milyar metrekare olacak. Bu alanla 250 futbol sahası alan boyanabilir. Santralde kullanılacak boru ve bağlantıların uzunluğu 840 kilometreyi bulacak. Bu bağlantılar Ankara-İstanbul arasının gidip gelinmesi uzunluğuna eşit. Santralde inşaatın en yoğun olduğu dönemde yaklaşık 10 bin kişi, 60 yıllık işletme döneminde ise sürekli olarak 3 bin 500 kişi çalışacak.
Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye’nin enerji ihtiyacının % 8’ini karşılaması planlanıyor. Ruslara 15 yılda yaklaşık 70 milyar dolar ödenecektir. Bu rakam, söz konusu santralin yatırım bedeli olan 22 milyar doların yaklaşık üç katıdır. Eğer Türkiye eşdeğer bir enerji üretimini kömürle yapmak istese fatura 70,5 milyar, doğalgazla yapsa 112,7 milyar doları bulacaktı.
Akkuyu Nükleer Santrali yıllık 35.000 GWH elektrik üreteceği ve faaliyette kalacağı 60 yıl boyunca 2,1 milyon Gwh üretim yapması planlanıyor. Bu rakam Türkiye’nin 2017 yılı toplam elektrik üretiminin 7 katına eşit oluyor. Bu yatırımın alternatiflerine bakıldığında, Akkuyu ile eşdeğer seviyede elektrik üretebilmek için 6.585 MW’lik ithal kömür santralı kurmak gerekiyor. Kömür santrallarının ömrü ortalama 30 yıl olduğu için 30 yıl sonra aynı yatırımı bir daha yapmak gerekiyor. Eğer Akkuyu’ya alternatif olarak bu yöntem tercih edilseydi 60 yılda yaklaşık 800 milyon ton kömür ithal edilmek zorunda kalınacaktı. Bu rakama 14 milyar 487 milyon dolarlık kurulum maliyeti de eklenince, nükleer yerine kömürle üretimin toplam maliyeti 70,5 milyar dolara kadar ulaşacaktı.
Doğalgaz ithalatımız 47 milyar m3, bunun % 55’i Rusya’dan, % 20’si İran’dan, % 12’si Azerbaycan’dan ve geri kalanı da spot piyasadan karşılanıyor. Benzer bir şekilde Türkiye Akkuyu’ya eşdeğer bir üretimi doğalgazla yapmayı tercih etseydi 60 yılda 420 milyar m3’lük doğalgaz ithalatı yapılacaktı. 60 yılda ithalata 105, santral kurulumuna ise 7,7 milyar dolarlık harcama yapılacaktı. Toplam maliyette böylece 112.7 milyar doları bulacaktı.
Son yıllarda elektrik tüketimindeki artış dikkate alındığında da elektrik tüketimimizin her yıl ortalama % 5,1 arttığı görülmektedir. Mevcut tüketim miktarımız ve talep artışımız dikkate alındığında santralin tam kapasite üretime başlayacağı 2026 yılında Türkiye’de yıllık 452 milyar kilovatsaat elektrik tüketimi olacağı görülmektedir. 2026 yılında enerji ihtiyacımızın %7,7’sini karşılayacak Akkuyu Nükleer Santrali, tüketim talebinin aynı şekilde artacağı düşünüldüğünde 2030 yılında ihtiyacın % 6,3’ünü, 2040 yılında % 3,9’unu karşılayacağı görülmektedir.
Kaynak : Enerji Atlası
Akkuyu Nükleer santrali çevre açısından olumlu ve olumsuz birçok faktörü de içinde barındırıyor. Örneğin; ithal kömür santrali yerine nükleer santral kurulmasıyla, 60 yılda 2 milyar ton karbondioksit gazı salınımının önüne geçilmiş olacak. Aynı şekilde doğalgaz santralı yerine nükleer santralın tercih edilmesiyle 950 milyon tonluk salınım engellenecek. Bu duruma karşılık santralin yıllık 125 ton uranyum atığı üretmesi bekleniliyor. Santralin 60 yıllık ömründe bu miktarın 7.500 ton olması planlanıyor. Bu atıkların nükleer çubuklar şeklinde olacağı, yaklaşık 7-8 yıl santral bünyesinde bir havuzda soğutularak sönümlendirileceği ve imha edilmek üzere Rusya’ya götürüleceği düşünülüyor.
Sonuç
Enerji ihtiyacının büyük bir oranını nükleer enerji ile sağlayan pek çok ülke, 2011’de Japonya’da yaşanan 8.9 şiddetindeki deprem ve tsunami sonrası meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali felaketinden sonra, başta Japonya ve Avrupa ülkeleri olmak üzere nükleer santralleri kapatma kararı almıştır. Ancak dünyanın en büyük sorunu haline gelen karbon salınımı göz önüne alındığında, yenilenebilir enerji ve nükleer enerjinin gelecekte daha çok kullanılacağı da ön örülmektedir.
Nükleer santrale karşı çıkan çevreler genelde; 60 yıllık projeksiyon içinde Akkuyu Santralinin enerji ihtiyacımızın sadece % 2’sini karşılayacağı, 15 yıl boyunca üreteceği elektriğin karşılığı olarak 12.35 sent/kWh üzerinden verilen alım garantisinin dünya fiyatlarından 2,5-3 kat daha pahalı olduğu, şu anda piyasada 4,5 cente elektrik bulunabilirken 12,35 centten alınan elektriğin sanayicimiz için sıkıntı yaratacağı, nükleer reaktörlerin çalışması sırasında atık olarak ortaya çıkan plütonyumun zehirli ve kanser yapıcı olduğu ve doğada bulunma ömrünün 250 yıl olduğu, açığa çıkan bir diğer radyoaktif madde olan stronsiyum yağış yoluyla bitkilere oradan da hayvanların sütüne geçerek insanlara bulaşabileceği, Akkuyu Nükleer Santralı’nın aktif bir fay hattı olan Ecemiş fay hattına 20-25 kilometre mesafede olduğu, Çernobil’i de inşa eden şirkete verilen ihalenin son yıllarda dış politikamızda yaşanan sorunlarla birlikte Rusya’ya tanınmış bir imtiyaz ve bir tür kapütilasyon olduğu iddia etmektedir.
Düzgün çalışmayan nükleer santraller, büyük sorunlara neden olabilirler. Çernobil felaketi buna en iyi örnektir. Bu felaket ile tonlarca atık radyoaktif parçacıklar atmosfere verilmişti. Santraldeki füzyon tepkimeleri çok iyi kontrol edilmeyi gerektirir ve hata toleransları çok azdır. Hiçbir nükleer santralin tamamen güvenli olduğundan bahsedilemez, mutlaka uzman ekipler tarafından ve emniyet katsayısı yüksek tutularak üretim yapılmalıdır. Bizim gibi nükleer reaktör inşasında yeni olan ülkelerde, ciddi sorunların ortaya çıkması riskini arttırmaktadır. Ortaya çıkan radyoaktif atıkların, doğaya zarar vermeyecek şekilde taşınması ve gözetim altında uzun yıllar güvenle saklanması gerekmektedir.
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Nisan – 2018