27Kas2024

Paylaş

KÖMÜRÜN HÜZÜNLÜ BANDOSU

Selamsız Bandosu’nu bilmeyenimiz yoktur. Nesli Çölgeçen’in 1987 yapımı filmi. Fakir, içine kapanık, naif ve kendi halinde bir Anadolu kasabasındaki insanların hüzünlü hikâyesi anlatılır “Selamsız Bandosu”nda.

Gazetede Cumhurbaşkanı’nın trenle yurt gezisine çıkacağını ve kasabalarına da uğrayacağını okuyan Selamsız belediye başkanı Latif (Şener Şen), belediye meclisini toplayarak, bir tören düzenlemeleri gerektiğini anlatır. Tören için en önemli eksikliğin bir bando olduğunu söyler ve bu bandonun kurulması için harekete geçilir. Kasabaya Murat adında asker emeklisi bir bando şefi gelir. Şef, bando kurmanın masraflı bir iş olduğunu söyleyince, piyango düzenleyerek parayı temin ederler. Şef, para ile birkaç alet alıp, bandocu olarak köylüleri eğitmek çözümünü bulur. Başkan Latif ve Şef adayları zorla seçerler. Kasabanın top sahasında çalışmalar başlar. Hayatlarında hiç enstrüman görmemiş kasabalı bu işi yarım yamalak da olsa becerir.

Cumhurbaşkanı’nın geçeceği gün gelir çatar. Tüm hazırlıklar yapılır, bando ve karşılama heyeti yerini alır ama tren durmadan geçer,

Cumhurbaşkanı sadece el sallar. Sonuç hüsran olsa da bando oyun havası çalar, insanlar da oynamaya başlar ve film biter. Aslında bu final izlediğim filmler içinde en hüzünlü, en iç burkucu finallerden biridir. Onca emeğin karşılığı vagon penceresinde seyahat eden bir “el” olmuştur. Treni durdurmak bir yana, bu elin gerisindeki Cumhurbaşkanını bile göremeyen ve sonunda elinde bando ile çalınmış “Mastika”dan başka bir şey kalmayan kasabalının tepkisinin absürtlüğü insanın gözlerini yaşartacak cinstendir.

Hüzünlü bir bandonun hikâyesidir Selamsız Bandosu.

Selamsız, Anadolu’da hiçbir özelliği olmayan bir kasabadır, ancak her şehir genellikle bir özelliği ile ön plana çıkar. Zonguldak da kömürüyle anılagelmiştir hep. Emeğin ve alın terinin şehridir kömür gözlü Zonguldak. Sanayi devrimi, buharın gücüyle başlar. Buhar, kömürün kullanımı ile ve bu topraklardaki sanayileşme Zonguldak’ın kömürü ile başlamıştır.

Dolayısıyla ülkemizdeki sanayi kültürü burada, Zonguldak’ta başlamıştır. Günümüzün sanayi şehirleri İstanbul¸ Kocaeli ve Bursa’dan evvel uyanmıştır bu şehir. Ülke kalkınmasında özne olmanın mücadelesini vermiştir yıllarca. Zonguldak deyip de geçmeyin; yerin yüzlerce metre altında bir hayat yaşanır bu şehirde. Üsttekiler¸ kışın dondurucu soğuklarında sımsıcak bir hayat yaşasın diyedir onca gayretleri. Yerin bu derinliğinde atan nabızların bekleyenleri vardır yerin üstünde. Bu derinlikte yaşayanların yüzleri kömür karası olsa da¸ alınları apaktır. Onlar ekmek parasını gerçek anlamda taştan çıkaranlardır.

Ülkemizin değişik yörelerinde bulunan sanayi kentlerinde yaşamak zordur. Büyük kentlerde yaşayan ve okuyan birçok mühendis-mimar ve memurlar, eşleri ve çocukları ile birlikte sanayi kentlerine yerleşir, burada çalışmaya ve yaşamaya başlarlar. Büyük kentlerde geride bıraktıkları birçok olanak ve lüksü bulamadıkları bu coğrafyalarda kalmaları ve huzur içinde olabilmeleri amacıyla, çalıştıkları işletmeler birçok olanak sağlamalıdır. Başta lojman, sinema, tiyatro, konserler, spor olanakları, havuz, lokaller, sağlık kuruluşları, dinlenme olanakları ve daha birçok şey. Sanayi tesisleri ve işletmeleri, çalışanlarına yönelik olarak geliştirdiği bu tür imkânlarla Anadolu’nun geri kalmış yörelerinde birçok minyatür modern kentler yaratmışlardır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni büyüten ve ona kimlik kazandıran kurumları; Sümerbank, Etibank, TCDD, İş Bankası, Şeker Fabrikaları, Çimento Fabrikaları gibi birçok kamu kurumu ülkemizin çeşitli yerlerinde kurdukları işletmeler ile Anadolu’ya sanayi kültürünün götürülmesinde önemli rol oynamışlardır. Tüm bu işletmeler, çalışanların ve sanayi işletmelerinin bulunduğu coğrafyalarda yaşayanların insani ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılarlardı. Bu kurumların birçoğu Anadolu’ya sanayi kültürünü ve çağdaş yaşamı götüren sosyal devletin en önemli göstergesiydi.

170 yıllık madencilik ve sanayi kültürü olan Zonguldak’a bu gözle bakmak gerekir. Zonguldak, Cumhuriyetin ilk ilidir. Zonguldak, ilk tenis kortlarının bulunduğu il. Zonguldak, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla, ilk sosyal yardım kuruluşu, Amele Birliği’nin kurulduğu ildir. Zonguldak, Cumhuriyet’ten sonra ilk yerel gazetenin yayınlandığı, yeraltında taşkömürü var olduğu için, Ereğli ve Karabük’e kurulan demir çelik fabrikaları ile birlikte Anadolu’ya demir ağlarının yayılmasına katkı veren, kömür işletmeleri ve demir-çelik fabrikaları ile bu ülkede emeği ve işçi sınıfı bilincini oluşturan en önemli yerdir.

Sokakları kömür kokan bu kentin bandosu:
Kömüriş Bandosu

 Anadolu’nun kırsalına medeniyeti, gelişmeyi ve sosyaliteyi taşıyan bu kuruluşlardan birisi de Zonguldak’ta bulunan ve Kömür İşletmeleri Kurumu bünyesinde görev yapan bu bandodur. Bando, kelimesi İtalyancadan geliyor, “üfleme ve vurgulu çalgılardan oluşan ve genellikle törenlerde görev yapan müzik topluluğu” anlamında. Genellikle önde üflemeli çalgıların olduğu, trampet ve davulların arkada geldiği, çoğunlukla askeri üniformaları hatırlatan tek tip kıyafetli ve en önünde elindeki batonu sürekli çevirerek bandoya ve izleyicilere dinamizm vermeye çalışan bir bando şefi. Önce ritmik eserler ve arkasından seyircileri coşturmaya yönelik günün popüler şarkıları.

Zonguldak’ta 1880’li yıllarda amatörce bir araya gelen çalgıcıların çeşitli gün ve etkinliklerde bir arada olmasını bando faaliyeti olarak değerlendirmezsek, düzenli ve kurumsal ilk bando 3 Haziran 1926 tarihinde kurulmuştur. Bu tarihte madenleri çalıştırıp kömür çıkartılması amacıyla faaliyette bulunan, İş Bankası tarafından kurulan Kozlu Kömür İşleri (Kömüriş) Türk Anonim Sosyetesi İşletmesi tarafından, ağır koşullarda çalışan madencilerine moral olması amacıyla Kömüriş Bandosu kurulmuştur.

Yine o yıllarda 1933 yılında yeni kurulan Halkevinde Cumhuriyetin kuruluşunun 10. yılında, kültürel faaliyetler kapsamında bando takımı da kurulmuştur. İlk olarak ulusal ve uluslararası müzik tekniğini takip edebilmek üzere kız ve erkek çocuklardan oluşan elli beş öğrenciye çeşitli kurslar verilmiştir. Bu faaliyet için bir piyano, beş keman, bir viyolonsel, bir saksafon ve bir cazbant takımı satın alınmıştır.

Bu öğrenciler Zonguldak Halkevinin balo, müsamere ve konserlerini vermiştir. Ayrıca ücretli bir bando öğretmeni tutularak gençlerden bir bando takımı oluşturulmuş, bu bando takımı için on dört parça müzik aleti satın alınmıştır. Bando ekibine tek tip kıyafet alınarak bir düzene sokulmuştur. Bu bando takımı milli bayramlarda, Halkevinin toplantılarında ve her hafta başı Halkevi balkonunda konserler vermiş, kısa sürede altmıştan fazla parça öğrenerek önemli bir başarı elde etmiştir.

Takip eden yıllarda bando, kurumlarda ve okullarda o günün koşullarına bağlı olarak hızla çoğalmış, eğlencelerde, bayramlarda ve törenlerde büyük rol almıştır. Birçok müzisyenin kömür kenti Zonguldak’a kazandırılmasında etkili olmuştur. 1980’li yıllara kadar sayıları hızla artmıştır. Zonguldak’ta kurumsal olarak ilk kurulan Kömüriş Bandosu, 1960 yılına kadar kah açılış törenlerinde yer almış, kah madenlerde yaşanan iş kazalarının ardından hayatlarını kaybeden maden emekçilerinin cenaze törenlerine katılıp, Chopin’in cenaze marşını çalmıştır. Kömüriş Bandosu daha sonraki yıllarda, EKİ bandosu adıyla da hizmet vermiştir.

Zonguldak’ta kent ve kömür kültürünü değerlendirmeye çalışan araştırmacı ve yazarlar, Kömüriş Bandosu ile ilgili çok fazla bilgi ve belge bulunmadığından bahsediyorlar. O yılları yaşayan ve bandoda görev yapmış müzisyenlerin anlattıkları kadarı ile hatıralar ve fotoğraflarla Kömüriş Bandosu’nun geçmişine ulaşılmaya çalışılıyor. Bandoda müzisyen olarak görev yapmış kişilerin aktardıkları kadarı ile Kömüriş Bandosu, Zonguldak kömür madenlerinde çalışan işçi ve emekçilerden oluşturulan bir bandodur. Son yıllarında bandonun şefi olarak görev yapanlar hariç bandoda profesyonel kişilerin bulunmadığı ifade edilmekte, müzisyen olarak bulunanların tamamı kömür işletmelerinde çalışan işçi ve personelden oluşmaktaydı.

Bandoda görev yapan müzisyenler belirli günlerde bir araya gelerek çalışma ve prova yaparlardı. Aralarında vardiyalı çalışanlar dahi olduğu belirtilen müzisyenler ulusal bayramlar, kutlamalar, önemli günler ve kömür işletmeleri tarafından düzenlenen organizasyonlarda görev alır, geri kalan günlerde kömür işletmelerindeki görevlerine devam ederlerdi. Özel ve gösterişli kıyafetleri ile ağırlıklı olarak üflemeli çalgılardan oluşan Kömüriş Bandosu, zaman zaman 40 kişiye ulaşan bir kadrosu ile Zonguldak’ta önemli bir işlevi yerine getirmiştir. 50’li ve 60’lı yıllarda sadece devlet büyüklerinin ve bürokratların cenazeleri askeri bando eşliğinde Chopin’in cenaze marşı ile kaldırılırken, Zonguldak’ta vefat eden maden emekçilerinin cenazelerinin de bu şekilde defnedilmesi, mesleki dayanışmanın ve emeğe saygının en güzel örneklerinden birini teşkil etmekteydi.

Zonguldak’ın yetiştirdiği önemli müzisyenlerden sanatçı Süreyya Akkaş, henüz çocuk sayılabilecek yıllarda Zonguldak Kömür İşletmelerinde görev yapmaya başlamış. 1955 yılında ismi o zamanlar Ereğli Kömür İşletmeleri (EKİ) olan günümüzdeki Türkiye Taşkömürleri Kurumu bünyesindeki bando okuluna kayıt olan Süreyya Akkaş, burada trompet çalmasını öğrenirken, kısa sürede kendini diğer enstrümanları çalma konusunda da geliştirmiş. Bandonun kapanması ve kurumdaki görevinin tamamlanmasının ardından 1982 yılında Devrek belediyesi bünyesinde kurulan bando takımında görev yapan Akkaş, 6 yıl boyunca bando takımında hem görev almış hem de kendisini geliştirmeyi sürdürmüştür.

Bando takımının kapanmasının ardından özel dersler vermeye başlayan Akkaş, halk eğitim merkezlerinde usta öğretici olarak müzik ve enstrüman dersleri vermeye başladı. Halen devam eden Sinop Belediyesi Bando Takımı’nı da kuran Akkaş, daha sonra döndüğü Devrek’te, 2008 yılı içerisinde bu kez şef sıfatıyla Belediye Bando takımını kurdu. Yine belediye bünyesinde çeşitli enstrüman ve müzik eğitimi dersleri vermeye başladı. Hayatını müziğe adadığını belirten Akkaş, 60 yıl boyunca aralarında Hacettepe Üniversitesi Kontrbas bölümü başkanı Prof. Dr. Alper Müfettişoğlu ve Almanya’da master yapan Nehil Durak’ın da aralarında bunduğu yaklaşık 400 akademisyen, müzik öğretmeni ve müzisyen yetiştirdi.

Geçtiğimiz yıllarda onuruna bir gece düzenlenen ve yine öğrencileri arasında 4 müzik öğretmeni adayı olduğunu belirten Akkaş, “1955 yılında Zonguldak’ta Ereğli Kömür İşletmeleri (EKİ) bandosunda yetiştim. Yıllarca çok emek verdik ve pırıl pırıl gençler yetiştiriyoruz. Yetiştirdiğim talebeler içerisinde müzik profesörleri var. Sayılarını ben bile hatırlayamadığım kadar müzik hocası yetiştirdim. Bunlarla gurur duyuyorum. Hala da yetiştiriyorum. 4 müzik öğretmeni adayım daha var. Ömrüm olduğu sürece müzisyenleri yetiştirmeye devam edeceğim” dedi.

Eskiden devlet; sosyal devletti. İhtiyaçlar için üretim yapan, hayatı ve insanı odak noktasına koyan ve yurttaşlarının gereksinimlerini gidermek için planlama yapan bir devlet. Küreselleşme, globalizm, neoliberalizm, adına ne derseniz deyin, geldi, devlet bitti. Türkiye’de özelleştirmelerin başladığı ilk yıllarda, felsefesi “devletin üretimden çekilerek, asli görevi olan alanlara yoğunluk vermesi” olarak gösterilmeye çalışılan sistem ile sanayi işletmeleri bitti/bitirildi. O işletmelerin yarattığı birçok güzel değerler gibi Kömüriş Bandosu da tarih sahnesinden kalktı.

Kömüriş Bandosu gibi kurumlar, bir kenti kent yapan, ona kültür kimliğini kazandıran olgulardır. Türkiye Taşkömürü Kurumu ve onun Zonguldak’a kazandırdıkları bu kentte hayat bulan yapılanmanın en önemli parçalarından biriydi. Kömüriş Bandosu; Zonguldak’ta sanayileşme kültürünün en önemli parçalarından biriydi. Kömüriş Bandosu; Taşkömürü Kurumu’nun en önemli unsurlarından biriydi. Bu ülkede her güzel şeyin olduğu gibi, onun da sonu geldi. Anılar, hatıralar, hüzünlü mutluluklar, Kömüriş Bandosu bitti ….

Her iyi şeyin sonu geldiği gibi; madencilerin, ocaklarda çalışan işçiler arasından seçilip yetiştirildikten sonra görev aldıkları bando da, muhtemelen tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek 1960 yılında kapatılır. Bando’ya ait malzemelerin tamamı, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü ambarına “gözden uzak olan gönülden de ırak olur” denilerek kaldırılır. İşte tam da bu coğrafyaya layık, gerçek bir “kurumsal kültür” yaratma çabası. Kozlu ambarlarının yıkımı esnasında çürümeye terk edilmek üzereyken, bu kitap serisinde defalarca öykülerine yer verdiğimiz maden mühendisi ve Zonguldak tarihi araştırmacısı Ekrem Murat Zaman tarafından 2006 yılında bando müzik aletleri bulunup sergilenmek üzere, Kozlu Müessesi toplantı salonunda o döneme ait eski fotoğraflarla birlikte düzenlenerek sergilemeye açılır.

Tesadüfen bulunan enstrümanlar ve kıyafetlern bir süre yeniden düzenlenen TTK Kozlu Müessesesi Toplantı Salonu’nda sergilenir. İş kazalarında ölen madenciler için düzenlenen törenlerde görev yapan bandonun, unutulmuş malzemeleri kömürle oluşan kültürün bir yansımasıdır. Eğer bir kurumu ortadan kaldırıp, yok edecekseniz, ilk olarak onun yarattığı artı değeri, kültürü ortadan kaldıracaksınız. Ülkeyi yönetenler karar verdi, böyle bir yapılanmaya ihtiyaç yok dendi. Kömüriş Bandosu bitti ….

1960 yılında kapatılan, eski adı Kömüriş, sonraki yıllarda EKİ Bandosu olarak bilinen şehir bandosunun kapatılmasından meydana gelen boşluğu yine bu yıllarda kurulan Belediye Bandosu uzun yıllar ihtiyacı karşılamış ve yeni bandocu ve müzisyen yetiştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. 1980’den sonra sayıları yok denecek kadar azalan bandolar, askeri bandonun yerini almasıyla dağılmıştır, 2010’a kadar profesyonel bando takımına sahip olan il garnizon komutanlığında da 2010 yılından sonra tasarrufa gidilerek bando dağıtılmış, küçük bir askeri bando takımıyla şehrin özel günlerinde program yapmaya devam edilmektedir.

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessesesine ait eğitim ocağının yanında 2011’de inşa edilen ve 9 Aralık 2016’da başbakan Binali Yıldırım’ın katıldığı toplu açılış töreniyle hizmete giren Maden Müzesi’nde, ağırlıklı olarak geçmişten günümüze madencilerin kullandığı kazma, baret, fener, maske, çizme ve haberleşme cihazları gibi çok sayıda araç ve gerecin yanı sıra artık Kömüriş Bandosu’nun enstrüman ve kıyafetleri de sergileniyor. Kentin en önemli gelir kaynağı taş kömürü madenciliğinin, hayatın her alanında izleri görülen kültürünün yansıtılmaya çalışıldığı müzenin zemin katında lavvar (kömür yıkama tesisi), depolar, vagonlar, yükleme kulesi ve bantlar, vinç, kargo sahası, lokomotif ve trafo binalarından oluşan minyatür maden ocağı tesisi görselliğiyle birlikte “Kömürün Hüzünlü Bandosu”da geçmiş güzel günlerin hatıraları ile birlikte yer alıyor.

Zonguldak sadece bir kent değil, bir maden üzerine oluşturulmuş bir kültürün ürünüdür.

Zonguldak; hırçın dalgaların hışımla dövdüğü dik yamaçlar üzerine kurulan kent, 200 yıldır insan yerleşimine mekân durduğu halde, hâlâ, şantiye görünümde. Kömürün hayat verdiği bu kentte Fener Mahallesi’nde oluşturulan evler bir yana bırakılırsa, ocakların çevresinde oluşan teneke mahallelerden ibarettir yalnızca. Konutlaşma bu teneke evlerin sökülüp, yerlerine, aynı iğretilikle apartmanların dikilmesiyle oluşturulmuş. Delibozuk bir coğrafyada, üst üste abanmış, biri çekilse diğeri yıkılıverecekmiş gibi duran evler, ürküntü verir bu yüzden insana. Kömür üretimi ve işçi sayısına koşut olarak büyüyen şehir sosyal donatı alanları, peyzaj düzenlemesi yapılmış mekanlar yaratılmadan azmanlaştırılmıştır. Şairin “Ekmeğin en namuslusun kazanıldığı yer” dediği ilde, şehirleşmenin en kötüsü yaşanmaktadır.

Zonguldak’ı Türkiye’nin ötekisi, istenmeyeni, bedeninden atmak istediği bir parçası olarak düşünebilir miyiz sorusu Zonguldak’ın bugünkü durumunu anlamamıza yardımcı olabilecek spekülatif bir soru olarak önümüzde duruyor. Özellikle 80’li yılların sonu ve 90’lı yıllarda gerçekleştirilen özelleştirmelerle beraber “Türkiye’nin sırtındaki kambur” olarak görülmeye başlandı. Kentte ve havzada çıkarılan, ülke sanayisi için bir zamanlar büyük öneme sahip taş kömürü önemini yitirirken işsizlik gibi hayati bir toplumsal problemle yüzleşen kent, “görünmeyen ve istenmeyen” bölge pozisyonu üzerinden konuşulur oldu.”

Zonguldak, bir işçi şehri; Türkiye’de işçi sınıfının ve onun yarattığı kültürün belli başlı havzalarından biri. Taşkömürü Kurumu, Ereğli ve Karabük Demir-Çelik fabrikaları, Sümerbank Filyos fabrikası gibi işçi sınıfının en önemli kurumlarını barındırır. Zorunlu çalışma mükellefiyetinden özelleştirme sürecine, uzun bir sınıflaşma ve direniş tecrübesidir

Selamsız kasabasının ismi gelip geçen insanların kasabada yaşayanlara selam dahi vermemesinden gelir. O kadar yalnız, o kadar terk edilmiş ve tek başına. Selamsız Bandosu filminde de ana tema bu durum üzerine oturtulur ve bando ile yaşanılan hüzün gerçekten de seyirciye hissettirilir. Bir amaç, bir hedef uğruna çalışıp, didinen hatta bir ömür veren insanların hüzünle sonuçlanan hikayesi.

Selamsız Bandosu ile yaşanan hüzün,
Kömüriş Bandosu ile Zonguldak’ta yaşandı
ve artık Kömüriş Bandosu yok.
Kömüriş Bandosu, Zonguldak kültürünün önemli bir ürünüydü.
Kömüriş Bandosu, bir kent kültürünün ürünüydü
Kömüriş Bandosu, madencilik kültürünün bir ürünüydü.

Her güzel şey gibi bitti …
O güzel Bando
O güzel atlara bindi,
ve gitti.

 

Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
2017

 

Kaynaklar:

– Kömüriş Bandosu yaşatılıyor, Zonguldak Pusula Gazetesi, 20 Aralık 2008

– Madenin hüzünlü bandosu, Birgün Gazetesi, 28 Ağustos 2006

www.zonguldaknostalji.com

www.kaantika.com

– Beceriksizlerce yazılan bir yılan hikâyesi: Zonguldak Lavuar Alanı, Ahmet Öztürk, Zonguldak Halkın Sesi Gazetesi

– Emeğin ve alın terinin şehri, kömür gözlü Zonguldak, M. Nihat MALKOÇ, 170. Sayı, Şehir Güzellemesi

 

Blog yazıma tepki göster
Harika
1
Harika
Beğendim
0
Beğendim
Haha
0
Haha
Beğenmedim
0
Beğenmedim
Güzel
0
Güzel
Anlamadım
0
Anlamadım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir