DÜZİNE, TEXAS 58-C, PUNCH KARTI
Sıtkı Hocam sen küçüktün,
Hatırlamazsın.
Eskiden bir de düzine diye bir kavram vardı. Ne işe yarar. Hayatın hangi alanında kullanılır. Kim bugüne kadar düzine ölçü birimine ihtiyaç duyulmuştur. Bilmiyorum.
İlkokul yıllarımda, hayatımda matematik derslerinde çok sık karşılaştım. Hepsi de x düzine yumurta kaç deste eder şeklindeydi. Aradan onca yıl geçti. Bunca zaman aktı, gitti. Gerçek hayatta yumurtayı düzine ile satan bakkal ya da çayı düzine ile isteyen görmedim.
Zannederim, bu kavram da insanları gerçek hayatta karşısına çıkmayan ancak sanal olarak çeşitli sayı sistemlerine ve onlarla yapılabilecek hesaplamalara insanları yöneltmek. Üniversite yıllarında da binary system vardı. Dijital elektroniğin vazgeçilmez sayı sistemi.
Sıtkı Hocam sen küçüktün,
Hatırlamazsın.
Üniversite yıllarında da bu sistem tam bir baş belasıydı. Sen hatırlamazsın. O yıllarda bilgisayar kelimesini ya Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinde ya da TUBİTAK Bilim Teknik Dergisinde duyardık. O zamanlar bilgisayar yerine kompütür denirdi. Hesap makinesı daha yeni yeni popüler olurken ona da kalkilatör denir, sınavlara girileceği zaman Kimya Mühendislikte okuyan Rıza’nın Casio fx 1500 kalkilatörü alınır, sınava öyle girilirdi. Ama sen bilmezsin, sınavdan önce amfide otururken sınav için ihtiyaç duyulan tüm malzemeler;
Uzun Samsun (Herkes Maltepe içtiği için daha havalı olurdu)
İbelo Çakmak (O zamanların en havalı çakmağı, yandan basarsın, çakar. Ağır Abi işidir)
0,5 kalem (Daha o zamanlar yeni çıkmıştı, herkeste yoktu, çizim derslerinde kullanılmasına izin verilmezdi)
Silgi
ve
Casio fx 1500
Tüm bu malzemeleri amfide sıranın üstüne koyan zat-ı muhteremler, o sınıfın en havalı kişileri olurdu. Hele final sınavlarında, Rıza’dan hesap makinesini almışsın. Paraya kıyıp uzun samsunu da almışsın. Zaten İbelo bende vardı. Bunlarla sınava girince sanki amfinin üst sıralarından beni seyredenler bana gıpta ile bakıyor sanırdım.
Sanki arkada bir sürü karı-kız var da.
Onlara hava atıyorsun.
Gerçi bu malzeme ile
ODTÜ Madende kime hava basacan.
Eldeki malzemeye bak.
Naci, Hayati, Zeki
Ah ulan ah
Ben ODTÜ Kimyada
Ya da Mimarlıkta okuyacaktım ki.
Ne hava basardım.
Neyse konuya dönelim.
Sıtkı Hocam sen küçüktün,
Hatırlamazsın.
Üniversite okurken binary sistem, flow chartlar ve algoritma denilen kavramlarla bilgisayar sayesinde tanışmıştık. O zamanlar Fortran IV diye bir ders verilirdi. Do loop’lar, go to’lar vardı.
Kredisi düşük olduğundan kimse iplemezdi. Ancak derste de bir herkes birbirine bakarak ne yapıldığını anlamaya çalışırdı. Ouiz kelimesi bir Hazırlıkta bir de ikinci sınıftaki Fortran dersinde bu kadar önem kazanmıştır.
Sıtkı Hocam sen küçüktün,
Hatırlamazsın.
Bu dersin sınavları da bir başkaydı. Sınav şöyle bir şeydi. Hoca “Hadi bakalım herkes adının ve soyadının baş harflerini print alsın” der. O zamanlar şimdiki gibi değil. Aç Windows yaz. N ve A kelimelerini printerden çıksın. Önce bilgisayar bölümüne gidecen. 30 cıvarında “punch kartı” tabir edilen kartonlardan alıcan. Bölüm kantininde masalara kafa uzatıp, “sen nasıl yaptın lan” edalerıyla bakacan. Sonra “boşver lan yurda gittiğimde Hakkı’ya söylerim yapar” diyecen. Hakkı sana bu kıyağı yapana kadar mutlaka 3 sigaranı alır. Hakkı’nın oluşturduğu do loopları, Elektrik’den Fikri’ye kontrol ettirecen. Sonra bilgisayar bölümüne gidecen.
O da ne. Bir sürü adam kuyrukta. Dersin başlamasına yarım saat var. Kuyruğu beklerken sağa sola bakılacak bir durumda yok. Boşverip bölüme gidersin. Oradakiler sana akıl verir. Ertesi gün sabaha karşı 6’da Bilgisayar bölümüne gidersin. İnanamazsın ama 3-5 kişi de olsa yine kuyruk var. Kahvaltı yapmadan sigarayı yakar beklersin. Sonunda punch kartlarını oradaki adama teslim edersin, o da sana bir fiş verir.
Üç gün sonra gidilecek.
O fiş verilecek.
Print alınacak.
Hasssssittir
O da ne.
Her şey tamam.
Fakat iki üç harf abuk sabuk yerlerde çıkmış.,
Hemen Hakkı ile Fikri bulunacak. Yanlış nerde yapılmış tespit edilecek. Milletten ödünç punch kartı rica edilecek. Tekrar Bilgisayar bölümü, tekrar kuyruk, tekrar fiş, tekrar print.
Bunu niye anlatıyom.
Bu hikayeyi kızıma anlattım.
İnanmadı.
Sallıyorum zannetti.
Aman baba edalarıyla mekanı terk etti
Sıtkı Hocam sen küçüktün,
Hatırlamazsın.
Bir zamanlar bilgisayarlarda klavye Mouse yoktu. Punch kartı vardı. Hala nostalji olsun diye saklayanlar var biliyorum.
Nadir AVŞAROĞLU
Ocak – 2015