Sıtkı kardeşim,
Çok uzun zamandır
Birkaç madenci arkadaş ile birlikte
Her Cumartesi, Kızılay’da bir mekânda
Oturup tütsüleniyoruz
Az tarator, az acılı ezme
Peynir, kavun ve rakı
Her zamanki klasik sohbetin yanında
Masada bazen şiir okunuyor
Bazen Neşet Baba’dan söyleniyor
Madenciler gibi kazma bir meslek mensuplarına
Yakışmayacak naiflikle Cumartesi akşamları
Geçtiğimiz günlerde beni rahatsız eden bir cümle söylendi
“Artık yaşı 50’den az olan şair tanımıyor, hatırlamıyorum”
Sıtkı Hocam,
Artık yaşı benden daha küçük bir şair yok
Artık delikanlılar lise aşklarına şiir yazmıyor
Artık genç kızlar, kendilerine yazılmış bir şiir almıyor
Oysa çok önemlidir
Eğer bir çift kara göze sevdalıysan
Her delikanlı 18 yaşında kıvrım kıvrım kıvranır
İçi içine sığmaz, kalbinin fırlama isteği
İçinde ince bir sızı, sıkıntı, nöbetler
Yanaklarına ateş basarken, ellerin buz gibi
Kalbin hızlı, hızlı çarpar, durmasın istersin
Hayaller kurar, nedensiz heyecanlar oluşur
Karın ağrısı, boş bakışlar, nasılsın bile diyememe
Durduk yerde arabesk tavırlar, yaşanan romantizm
Yaşanan ufacık bir olay
Saniyeyi doldurmayan bir an,
Tek bir kellime, bir fotoğraf, kalp ağrısı
Geçti dediğin anda yeniden kanar,
Geçmez bir türlü
Geçmesin …
Zor bir iştir, Sıtkı Hocam
Bir çift kara göze şiir yazmak zor iştir.
Tehlikelidir üstelik.
Şiir yazmanın belki de en güç yanı başlamaktır.
Hadi diyelim ki ilk dizeyi yazdın
O ilk dize sana gideceğin yeri gösterir
Hiçbir şiir, planlı olarak yazılmaz.
Çiş gibi birden bire gelir.
Şiir seni alır götürür biryerlere
O ilk satır sana yol açar, sürükler
Ünlü ve eski bir Acem şairinin de dediği gibi
“İlk satır Allahtandır, gerisi yürekten”
Kısacası, Sıtkı Hocam
Bir çift kara göze şiir yazmak zor iştir.
Hemen her delikanlı lise aşkına şiir yazar
Genelde aptal karalamalardan
Anlamsız, gereksiz bir sürü kelamdan
Ama ciğerden, yürekten laflardan oluşur
Bazen uyaksız olur
Bazen bir düz yazı şeklinde
Çoğunlukla basit ve kafiyesiz
Biraz ondan, biraz senden
Çoğunlukla aşka dair
Her delikanlı, lise aşkına şiir yazar
Sıtkı Hocam,
Herkes zanneder ki;
Lise aşkına şiir yazmak zor iştir
Asıl zorluk; yazılan şiirin kıza verilme anıdır
Şiirin genç kıza verilme anı,
Bu işin zamanlaması
En uygun anın kollanması
Reddedilmeyecek bir şeklin yapılması
Yazılan şiirin kıza verilmesi en zor olanıdır
Sevdiğine şiir yazmak iki kişiliktir
Ne başkası bilir, ne de görür
Kıza şiir verilirken baş başa olunur
Her gün okuldan çıkışını beklersin
Kimi zaman lisenin kapısında,
Kimi zaman okul girişinde,
Kimi zaman kantinde.
Bazen beraber çıkarsın okuldan,
Onu gideceği yere kadar bırakırsın.
Sırf 10 dakika fazladan görebilmek için onu,
Yağmurda 45 dakika yürüyerek,
Bir sokak lambasının loş ışığında
Yazdığın şiiri vermek için beklersin
Genç kıza yazılan şiir mektupla
Muhallebi veya keşkül yerken verilmez
Yazılan şiir sevdiğine okunmaz
Hep bir uygun anı beklersin
O her gün okuldan çıkıp giderken,
Sen de eşlik edersin ona soğukta,
Üstündekini verirsin üşümesin diye.
Yolda giderken, muhabbet esnasında,
O gözleriniz kesiştiği bir-iki saniye,
Ah, o an dursa o saniyeler,
Sadece gözleri kalsa senin aklında,
Sadece gözlerini görürsün o anda
Tam kızın evine yaklaştığınızda
Tam onların oturduğu sokağa dönmeden
Pantolonunun arka cebinden çıkardığın mektubu verirsin
“Çantana koy evde okursun” diyerekten
Hızla ve panik halinde kaçarsın
Konuşmadan ve arkana bakmadan
Kalbin yerinden çıkacakmış gibi
Ter basar, ellerin buz gibi
Ama büyük bir işi
Başarmanın huzuru
Bir hafifleme
O gece bitmez
Dakikalar geçmez
Acaba okudu mu?
Tepkisi ne oldu?
Uyku tutmaz,
Gözün başka bir şey görmez
Sıtkı Hocam,
Bana göre
Her delikanlı
Lise aşkına bir şiir yazmalı
ve her genç kız
Lisede okurken kendisine yazılmış
Bir şiir almalı
Mutlaka yaşanmalı
Artık yaşı benden daha küçük şair yok
Artık delikanlılar lise aşklarına şiir yazmıyor
Artık genç kızlar, kendilerine yazılmış bir şiir almıyor
Nadir AVŞAROĞLU
Aralık – 2017