Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) raporuna göre, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını küresel enerji sistemine son 70 yılın en büyük şokunu yaşattı. IEA’nın Küresel Enerji Görünümü Raporu’nda, COVID-19 salgınının bu yıl kömür, petrol, doğal gaz, yenilenebilir enerji ve elektrik gibi kaynaklarla karbon emisyonlarına etkisi ele alındı. Rapora göre, bu yıl enerji talebi, 2008 küresel finansal krizi sonrasında yaşanan düşüşten 7 kat daha sert bir düşüşle % 6 gerileyecek. Bu düşüş, dünyanın en büyük üçüncü enerji tüketicilerinden biri olan Hindistan’ın enerji talebinin tamamıyla yok olması anlamına geliyor. Enerji talebindeki düşüş, en fazla gelişmiş ekonomileri etkileyecek. ABD’de % 9 ve Avrupa Birliği’nde % 11’lik talep düşüşü görülecek. Krizin enerji talebine etkisi, salgının yayılmasını önlemeye yönelik tedbirlerin süresine ve sertliğine bağlı olacak. Küresel olarak sokağa çıkma kısıtlamasının yıl boyunca nisan ayının başındaki seviyede devam etmesi halinde her ay % 1,5 düşüş olacak.
Enerji Kullanımı Düştü
IEA’nın Küresel Enerji Görünümü Raporu’nuna göre, küresel enerji talebi % 6.1 azalacak, bu düşüş Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere’nin 2019’daki toplam enerji taleplerine eşdeğer. Böylesine bir düşüşün 2008 krizinden 7 kat daha fazla etkiye sahip olacağı ve son 5 senedeki talep büyümesini tamamını sileceği tahmin ediliyor. Rystad Energy adlı araştırma şirketinin raporundan aktardığına göre, geçen yıl küresel ölçekte toplamda 2,47 trilyon dolar gelir elde eden petrol ve doğalgaz şirketlerinin, 2020’deki gelirinin 1 trilyon dolar düşüşle 1,47 trilyon dolara düşmesi öngörülüyor. Salgın öncesinde 2020 için beklenti 2,35 trilyon dolar düzeyindeydi. Rystad Energy, 2021 için de, daha önce 2,52 trilyon dolar olan eski beklentisini değiştirerek 1,79 trilyon dolara çekti.
Bu duruma paralel olarak dünya üzerindeki elektrik talebi de önemli ölçüde azalmıştır. Pandemi günlerinde konutlarda kullanılan elektrik miktarlarında artışlar gözlenirken durma noktasına gelen ticari ve endüstriyel operasyonlardaki elektrik kullanımında ciddi düşüşler yaşandığından dünya genelinde toplam elektrik kullanımı % 20’ler civarında bir düşüş yaşamıştır. Uzun bir süre seyreden bu durumu araştırmacılar, uzun süren bir Pazar gününe benzetmiştir. Elektrik enerji kullanımında bir diğer önemli değişiklik de fosil yakıtlar ve HES’lerin yerine giderek yenilenebilir enerji ve doğalgazın alması olarak görülmelidir.
Kömür Talebi En Düşük Seviyede
Küresel kömür talebinin 2019’un ilk çeyreğine göre 2020 yılının ilk çeyreğine göre % 8 düşmesini bekleniyor. Bu önemli düşüş, kömürün üçte ikisinin tüketildiği elektrik sektöründeki düşük talepten kaynaklanıyor. Küresel elektrik üretiminde gaz ve kömürün toplam payının, 2020’de % 3 oranında düşerek 2001’den bu yana görülmeyen bir seviyeye gerilemesi bekleniyor. IEA’nın raporuna göre en olumsuz etki petrolün ardından kömürde yaşanacak. Küresel kömür talebinin % 8 oranında, kömür yakıtlı elektrik üretiminin de % 10 oranında azalması öngörülüyor. Küresel gaz talebinin de % 5 oranında azalması bekleniyor.
Ülkeler bazında bakıldığında; Çin, dünyanın kömürün yarıdan fazlası tüketiyor. Çin’de COVID-19 salgını kömür temini ve kömür talebinde belirgin bir düşüş yaşandı. Kömür tüketimi, 2020 yılının ilk çeyreğinde 2019’a kıyasla % 8 azalırken, Çin ekonomisi % 6,8 daraldı ve kömür enerjisi üretimi % 9’a yakın düştü. ABD’nde hafif geçen kış şartları, doğalgaz bolluğu ve artan yenilenebilir enerji miktarı kömür tüketimini azaltmıştır. Tüm bu sebeplerden kaynaklı olarak 2020 yılı ilk 3 ayında geçtiğimiz yıl aynı döneme ait kömür kullanımında % 30 azalma görülmüştür. ABD’nde yaşananlara benzer gelişmeler Avrupa Birliği ülkelerinde de yaşanmış ve özellikle fosil yakıtlardan çekilme politikaların da etkisi ile kömür tüketiminde % 20-25 bir küçülme izlenmiştir. Benzer bir gelişme büyük kömür tüketicisi Hindistan’da da yaşanmış, Mart ayı başlarında yaşanan ekonomik durgunluk kömür talebini oldukça düşürmüştür. Dünyanın geri kalanında, kömür talebi 2020’de belirgin bir şekilde düşmektedir. Kömür tüketim oranları Japonya’da % 10, G.Kore’de % 5 oranında düşerken Malezya ve Tayland kömürden elektrik üretim taleplerini revize etmiştir.
Küresel Karbon Salınımı 2020’de %8 Azalacak
Öte yandan, rüzgâr, güneş, hidroelektrik ve nükleer gibi kaynakların kullanımı, bu yıl da artmaya devam ederek küresel enerji üretiminin % 40’ını karşılayacak. Bu payla, düşük karbonlu kaynaklar kömürden elektrik üretimini geçmiş olacak. Rüzgâr ve güneşten elektrik üretimi, 2019 ve 2020’nin başlarında tamamlanan yeni projelerin etkisiyle yılın geri kalanında da yükselmeye devam edecek. Yenilenebilir enerji kaynakları, bu yıl büyüme gösterecek tek kaynak olsa da bu büyüme diğer yıllara kıyasla daha düşük seviyede kalacak. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi, bu yıl % 5 artış gösterecek. Nükleer enerjiden elektrik üretiminde ise 2019’da yaşanan rekordan sonra % 3’lük düşüş olacak.
Söz konusu kaynaklardan üretim, kömür ve doğal gazdan elektrik talebini de etkileyecek. Küresel elektrik üretiminde kömür ve gazın toplam payı % 3 azalışla 2001’den bu yana görülmemiş bir seviyeye gerileyecek. Küresel kömür talebi ise bu gerileyiş oranıyla İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ki en büyük düşüşü gösterecek. Kömürden elektrik üretimi, 2018’deki zirvenin ardından bu yıl % 10’dan daha fazla azalacak. Tüm bu gelişmelerin etkisiyle, küresel enerji kaynaklı karbon emisyonları bu yıl % 8 gerileyerek 2010’dan bu yana ki en düşük seviyesine ulaşacak. Bu, şimdiye kadar yaşanan en büyük düşüş olarak kayıtlara geçecek.
2020 ilk çeyreğinde küresel karbon salınımı halihazırda %5’lik bir düşüş kaydetti. Karbon salınımının enerji talebinden daha büyük bir oranda düşüş yaşaması, karbon yoğun yakıtların kullanımındaki ciddi düşüşten kaynaklandı. Karbon salınımı COVID-19’dan en erken ve en çok etkilenen bölgelerde ciddi düşüşler yaşadı. Bölgesel olarak Çin’de %8, Avrupa Birliğinde %8 ve ABD’de %9’luk bir düşüş kaydetti. IEA raporuna göre enerji sektöründeki CO2 emisyonlarında bu yıl yaklaşık % 8 (2,6 gigaton) oranında düşüş yaşanarak 2010’dan bu yana en düşük seviyesine inecek. En son küresel mali kriz nedeniyle 2009’da yaşanan düşüş ile kıyaslandığında 6 kat daha büyük bir azalma olduğu görülüyor.
Sonuç
IMF Başkanı Georgieva, karbon salınımındaki bu düşüşün “yeşil toparlanma” adı ile bir şans olarak değerlendiriyor. Açıklamasında; “(COVID-19) krizin ciddiyeti dikkate alındığında, özellikle toparlanma aşamasında önemli ilave çabalara ihtiyaç duyulacaktır. Eğer bu toparlanma sürdürülebilir ve dünyamız daha dirençli olacaksa “yeşil toparlanmayı” teşvik etmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız” ifadelerine yer verdi. IMF’nin, sadece enerji sektöründe, düşük karbonlu ekonomiye geçişin 10 yıl boyunca yıllık 2,3 trilyon dolarlık yatırım gerektireceğini tahmin ediliyor. Kırılgan ekonomiye sahip ülkelerin salgınla mücadelede desteğe ihtiyaç duyduğu gibi gelişmekte olan dünyanın da karbon emisyonlarını azaltmada ve en önemlisi iklim değişikliğinin sonuçlarına uyum sağlama konusunda desteğe ihtiyacı olacağı görülüyor.
Karbon emisyonlarının oldukça azaldığı bu günlerde hükümetlerin yeşil teknoloji, temiz taşımacılık, sürdürülebilir tarım ve iklim değişikliğine yönelik yatırımlara öncelik vermesi oldukça önem arz ediyor. Uzmanlar, sadece enerji sektöründe, düşük karbonlu ekonomiye geçişin 10 yıl boyunca yıllık 2,3 trilyon dolarlık yatırım gerektireceğini tahmin ediyorlar. Küresel CO2 emisyonlarının % 8 veya neredeyse 2,6 gigaton’a 10 yıl önce düşmesi bekleniyor. Bu tür bir yıllık düşüş, küresel mali kriz nedeniyle 2009’da 0.4 Gt olan önceki rekor düşüşten altı kat daha büyük ve sondan bu yana önceki tüm düşüşlerin toplamından iki kat daha büyük olacaktır.
Temiz Hava ve Enerji Üzerine Araştırmalar Merkezi (CREA) yayınladığı son raporda, koronavirüs tedbirleri ile sokağa çıkma kısıtlamaları uygulanan Avrupa’da temizlenen hava sebebi ile 11 bin daha az ölüm görüleceği kaydedildi. COVID-19 salgınının önüne geçmek için Avrupa’da alınan önlemler ekonomileri yatay seyre geçirirken kömür bazlı enerji kullanımında % 40 azalma oldu. Petrol bazlı enerji kullanımı ise üçte bir düştü. Bu durum kıtadaki hava kirliliğini de gözle görülür bir şekilde düşürdü. Çalışmaya göre kömür ve petrol kullanımındaki düşüş sebebi ile havadaki nitrojen dioksit (NO2) yüzde 37 düştü. PM 2.5 olarak bilinen hava kirletici küçük parçacıkların oranı da yüzde 10 azaldı. Myllyvirta kömür, petro ve gaz yakımı ile ortaya çıkan bu toksitlerin oranının dünyanın farklı yerlerinde de aynı seviyede düştüğünü belirtti. Bu sebeple araştırmacı Myllyvirta, hava kirliliğine bağlı ölümlerdeki azalmanın daha da fazla olabileceğini aktardı.
Nadir Avşaroğlu
Maden Mühendisi
Mayıs – 2020