20May2024

Paylaş

YENİLENEBİLİR ENERJİ ve MADENCİLİK

Yenilenebilir enerji şimdiye kadar COVİD‑19 ile birlikte yaşadığımız bu sıkıntılı döneme en dayanıklı enerji kaynağı olduğu görülmektedir. Yenilenebilir enerjinin diğer kullanımlarına olan talep düşerken, yenilenebilir elektrik enerjisi bu süreçten büyük oranda etkilenmedi. 2020 yılının ilk çeyreğinde, tüm sektörlerde yenilenebilir enerjinin küresel kullanımı 2019’un ilk çeyreğine göre yaklaşık %1,5 arttı. Yenilenebilir elektrik üretimi, özellikle geçen yıl tamamlanan yeni rüzgâr ve güneş PV projeleri (fotovoltaik güneş panelleri) nedeniyle oldukça önemli bir potansiyele sahip oldu.

Tüm dünyada küresel elektrik üretimindeki yenilenebilir kaynakların payı, 2019’un ilk çeyreğindeki %26’dan, 2020 yılının ilk çeyreğinde yaklaşık %28’e yükseldi. Yine benzer şekilde 2020 yılının ilk çeyreğinde, güneş enerjisi PV ve rüzgâr enerjisi şeklinde değişken yenilenebilir enerji kaynakları, 2019’un ilk çeyreğindeki % 8’den % 9’a ulaştı.

Madenler Yenilenebilir Enerjinin Lokomotifi

IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) yayınladığı bir raporda belirli madenlerin güvenli bir tedarik zincirine sahip olmasının yenilenebilir enerji üretimi için önemli olduğunu belirtmiştir. Uluslararası Enerji Ajansına göre yenilenebilir enerji teknolojisi fosil yakıt temelli rakiplerine göre çok daha fazla madencilik ürünü kullanımına ihtiyaç duyuyor. Elektrikli bir araba benzinli bir arabadan 5 kat daha fazla madene ihtiyaç duyarken, kıyı tipi bir rüzgâr tribünü tesisiyse bir doğalgaz temelli elektrik santralinden 8 kat daha fazla madencilik ürünü kullanılıyor. IEA yayınladığı raporda; belirli madenlerin güvenli bir tedarik zincirine sahip olmasının yenilenebilir enerji üretimi için önemli olduğu belirtiliyor.

https://geoim.bloomberght.com/2020/05/07/ver1588858592/2254911_cfd10d0c9ead77de50e0c6a65777dc2b.jpg

Koronavirüs önlemleriyle beraber birçok ülkenin sokağa çıkma sınırlaması uygulaması maden sektörünü de etkileyerek temiz enerji için gerekli tedarik zincirinin önemi bir kez daha hatırlattı.

Öte yandan talepteki düşüş de maden fiyatlarını aşağı yönlü etkiledi. Geçtiğimiz haftalarda birçok şirket düşük fiyatlardan ve devam eden krizden ötürü yeni yatırım projelerini ya erteledi ya da askıya aldı. Projelerin iptal edilmesinin etkisi de en çok bakır ve nikel çıkarımında hissedildi. Talep toparlandıktan sonra bu madenlerde, önümüzdeki yıllar için, tedarik dengesizlikleriyle karşılaşılabilir. Rapora göre şu an bakır ve nikel üreten tesisler üretim kapasitelerinin sınırına ulaşmış durumdalar, eğer yeni projeler ile bu üretim kapasitesi arttırılmazsa yenilenebilir enerji dönüşümü için gerekli olan maden miktarının sağlanmasında zorluklar yaşanabilir.

https://geoim.bloomberght.com/2020/05/07/ver1588858592/2254911_3afa3819859790aeaf7399d3f9114707_orj.jpg

Enerji jeopolitiği genellikle petrol ve doğalgaz ile ilişkilendirilir fakat rüzgâr, güneş ve diğer yenilenebilir enerji teknolojileri böyle bir riskten etkilenmeyecekmiş gibi düşünülür. Bazı madenleri etkileyebilecek jeopolitik tehlikeler aslında yenilenebilir enerjinin üretimini ve depolanmasını da etkileyebilir. Bu madenlerin üretimi de petrol ve doğalgazdan daha dar bir alana sıkışmış durumda. Lityum, kobalt ve çeşitli değerli madenlerin en büyük üç üreticisi tüm üretimin %75’ini karşılıyor. Bazı ülkeler ise belirli ürünlerin yarısından fazlasını üretiyor.

Çin tek başına küresel lityum ve kobalt işleme tesislerinin %50 ile %70’ini kontrol ediyor, değerli madenlerin ise %62,9’unu üretiyor. Demokratik Kongo Cumhuriyeti dünyadaki kobaltın %71,4’ünü üretiyor, Güney Afrika ise küresel platin üretiminin %72,2’sini karşılıyor. Küresel lityum üretiminde Avustralya dünyadaki üretimin %54,5’ine, Şili ise %23,4’üne sahip.

2020 için tahminimize göre, yenilenebilir enerji talebi diğer tüm enerji kaynaklarının aksine 2019 seviyelerinden yaklaşık %1 oranında artmaktadır. Yenilenebilir elektrik üretimi, tedarik zincirine ve COVİD‑19 krizinin neden olduğu inşaat gecikmelerine rağmen yaklaşık % 5 oranında büyüyor. Bunu yaparken, yenilenebilir enerjiler küresel olarak elektrik arzının neredeyse %30’una ulaşarak kömürle olan boşluğu yarıya indiriyor (2019’un yüzde 10’undan). Genel olarak, yenilenebilir enerji büyümesi geçen yıla göre daha yavaş ancak 2016’dan bu yana genel yavaşlama eğilimine paralel. Hidroelektrik enerji üretimi, dünya genelinde tüm yenilenebilir üretimin neredeyse %60’ını oluşturduğundan ve yağışa bağlı olduğu için 2020’de en büyük belirsizlik olmaya devam ediyor.

Tedarik zinciri aksamaları ve işgücü kısıtlamaları inşaatı geciktirdiğinden, 2020’de yenilenebilir enerji kapasitesi ilavelerinin hızı düşebilir. Farklı ülkelerdeki kilitlenmelerin süresi ve kapsamı ve sosyal uzaklaşma önlemleri, ekonomik gerileme karşısında ekonomik teşvik paketlerinin kapsamı ve zamanlaması ile birlikte yıl için toplamı etkileyecektir. Daha hızlı veya daha yavaş bir toparlanmanın, 2020’de yenilenebilir elektrik üretimi üzerinde sınırlı etkileri olacaktır ve çoğu koşulda yıllık büyüme beklenmektedir. Yenilenebilir elektrik üretimi, büyük ölçüde doğal kaynakların mevcudiyetine bağlıdır, çünkü hava, tüm yenilenebilir elektrik üretiminin yaklaşık %90’ını oluşturan hidroelektrik, rüzgâr ve güneş PV için ana belirleyicidir.

IEA Global Energy Rewiev 2020 ve Erol Oytun ERCAN bloomberght.com’dan derlenmiştir. Grafikler: IEA.

Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Nisan – 2020

Blog yazıma tepki göster
Harika
0
Harika
Beğendim
0
Beğendim
Haha
0
Haha
Beğenmedim
0
Beğenmedim
Güzel
0
Güzel
Anlamadım
0
Anlamadım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir