Sıtkı kardeşim
Bizim kuşak yetişemedi.
Eskiden Ankara’nın merkezi Ulus’daymış
İnternette gezinirken gördüm
Hayran oldum, özendim.
Çoğu Ankara’da memurluk yaparken
Orhan Veli, Sabahattin Ali
Fazıl Hüsnü, Cahit Külebi,
Turgut Uyar, Ahmet Arif
Ulus’daki meyhanelere gidermiş
Üç Nal Meyhanesi
Karpiç Lokantası
Cumhuriyet Yıldız Lokantası
En çok da Kürdün Meyhanesi
Kimbilir ne muhabbetler olmuştur.
Orhan Veli ne anlatmıştır.
Sabahattin Ali ne söylermiş.
Turgut Uyar uzaklara dalmıştır
Ahmet Arif sevdalanmıştır
Bizim kuşak ne bu anları yaşayabildi
Ne bu meyhanelerde demlenebildi
Karpiç, Piknik bize efsane gibi gelirdi
Yetişemedik.
Ama bizim kuşağında efsane meyhaneleri oldu
Net Piknik, Martı, Washington, Körfez, Kumsal
ve tabii ki, Tavukçu
Sevgili Sıtkı
Tavukçu, Ankara gibidir.
Neden sevdiğini bilmezsin
Sadece seversin
Tavukçu, herhangi bir çekiciliği olmayan meyhanedir.
Ankara’da yaşayanlar için neden özeldir, bilmiyorum.
İlginçtir, Ankara’yı seven burayı da beğenir.
Bir meyhanenin özel olması için
Yemeklerin, servisin, mekânın özel olmasına gerek yok;
Bazı yerleri anılar, yaşanmışlıklar, paylaşımlar özel yapar.
Babanın gençliğinde içki içtiği yerde şimdi sen içebiliyorsan,
O mekân hala ayakta duruyorsa; özeldir.
Yoksa, kebabı, tavuğu, mezesi kimin umurunda.
Kapısının önünden geçerken
Keskin bir rakı kokusu ile büyülenip
Kendinizi içeri atmak istersiniz.
Yazın keyiflidir, bahçesinde havadar.
Kışın samimidir, içerisi floresan ışıklı
Sandalyeler plastik, yerler kara fayans
Kadın müşteriler olmasa
Akşamcı meyhanesi olduğunu düşüneceğin
Ucuzdur, rezervasyon yapılmaz, temiz değil
Menü, liste, special hak getire,
Ne yiyeceğinizi garsonlar takdir eder
17’den sonra hele bir de memurlar işten çıkınca
İçerisi full çeker, sanki bütün Ankara’yı taşır gibi
Vatansız Ricardo’ya sormuşlar;
Mükemmel mi?
-Hayır
Çok mu zeki?
-Hayır
Çok mu güzel?
-Hayır
Peki öyleyse neden?
-Bazen sadece seversin ….
Sevgili Sıtkı
Tavukçu, Ankara gibidir.
Nedeni bilmezsin, sadece seversin
Karpiç’e, Üç Nal’a, Kürdün Meyhanesi’ne yetişemedik
Orhan Veli’yi, Sabahattin Ali’yi dinleyemedik
Turgut Uyar’la birlikte hüzünlenemedik.
Ama Cemal Süreya, Tavukçu’ya takılırmış
Emin ol şu karşı masada otururken;
“Uçmak için kuş olmak gerekmiyor,
Küçük sevinçler olsun yeter.”
Dizelerini yazmıştır.
Şu plastik sandalyenin üstündeyken;
“Herkes az buçuk sarhoş,
Herkes bir şeyler söylüyor ama
Yalnız ikimizin sözcükleri sarmaş dolaş.”
Dizeleri aklına gelmiştir.
ve şu kadehi kaldırırken;
“Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi sevdim seni.
Biraz heyecan, birazda salıncağı başkası kapacak korkusu …”
Aklının bir köşesinden geçmiştir.
Yetişemedik be, Sıtkı
Bu adamların, bu mekanların, hiçbirine yetişemedik
Ama bu adamların en büyüğü
Cemal Süreya ile aynı mekânda kafa çektik
Kendisi yoktu, ama hayali bile güzel
Tavukçu, Ankara gibidir.
Bazen sadece seversin
İsmi neden Tavukçu’dur bilmiyorumn popüler sunumu, hamsi tavaydı
Sumaklı soğan ve sıcacık Arnavut ciğeri
Mutlaka balık
Ve hesabı isterken masaya getirilen
Meyhane pilavı
Ama bir kere bile tavuk yemedim
Ankara’da yaşarken
Müdavimi olduğum bir mekandı
TMMOB camiasından mühendislerle,
Ya da meslektaşlarımla birlikte olduğum
Sürekli aynı insanları görmenin ve birlikte oturmanın
Bende bir güvenlik hissi oluşturduğu
Bir mekandı
Güzide bir akşamcı topluluğa ev sahipliği yapardı.
Ünlülerin geldiği söylense de, ben denk gelmedim.
Bir kere Rutkay Aziz’i gördüm, bir de Vedat Dalokay’ı
Arkadaşlar söyledi, yolda görsem tanımazdım.
Başta da söyledim
Tavukçuda ne yiyeceğinizi
Garsonlar takdir eder
Baş garson, beyaz saçlı
Seni azarlayarak karşılar
ve gösterdiği masaya oturtmak için ısrar eder
Ama bunların dışında
Mekân sahibi, Rizeli, tonton İsmail abi vardır
Ne kadar dolu olsa da müşteriyi geri çevirmez.
Meyhane, tıklım tıklımdır, ama İsmail amca gelir,
Muharebe meydanını gözleyen bir komutan edasıyla
“Bir dakika bekleyin” der, etrafa bakar
Bir sonraki sahnede, sırtında bir masayla görürsünüz kendisini.
Ne yapar eder, o masayı yerleştirecek bir boşluk bulur,
Ayakta bırakmaz müşterisini.
Sevgili Sıtkı
Tavukçu, Ankara gibidir.
Nedeni bilmezsin, ama seversin
Tavukçu da son yılların neoliberalizm
Akımının etkisinden kurtulamadı maalesef.
Yerine daha lüks bir restoran yapılacak anlaşılan.
Oysa o mekanı sevenler o salaş ve basit,
Ucuz haliyle seviyorlardı orayı.
Çünkü mesele içki içmek değil,
Anıları, yaşanmışlıkları, dostlarla buluşturmaktı.
Tavukçu’nun yerine
Ali Ağaoğlu, Mehmet Cengiz gibileri
Üst sınıfa uygun bir mekan dikecek.
Onca sohbet, muhabbet, anılar
Dostlarla birlikte atılan kahkahalar
Bir çift kara göze bakarak saatlerce dalmalar
ve Cemal Süreya’nın dizeleri
Yok olacak
O güzel meyhane
O güzel atlara bindi
ve gitti
Kapitalizm kar hırsına dayanır.
Onun için her şey metalaştırılabilirdir;
Hem emekçilerin ürettiği ürünler
Hem de insanların ürettiği duygular ve anılar.
Oysa;
1 kişi de gelsen,
10 kişi de gelsen,
2 kız başbaşa da gelse,
6 sap kafa çekmeye de gelse
Tavukçu “bizim” mekandı.
Hamsi tava oradaydı,
Taratorumuz, beyaz peynirimiz de oradaydı.
Rakımız buzlu, buram buram anason kokardı
Cemal Süreya’nın aşk kokan dizeleri
Sohbet, muhabbet, Müzeyyen oradaydı.
Anılar, yaşanmışlıklar, dostluklar oradaydı
Eski ve ünlü bir Acem şairinin dediği gibi;
“Arpa buğday daneler
Aman yıkılsın meyhaneler”
Tavukçu yıkıldı.
Bir kuşağın anılarıyla beraber
Nadir AVŞAROĞLU
Mayıs – 2020