İlk 1 Mayıs’ıma lise yıllarımda katılmıştım.
Tahminimce 78 ya da 79 yılıydı
Ailemden habersiz, okuldan kaçarak.
O zamanlar Adana Halkevinde buluşur
Korteje katılırdık
O yıllarda 1 Mayıs hazırlıkları
Mart ortasında başlardı.
Her yere afişler asılır
Yırtılan afişler yeniden asılır.
Akşamları pullama yapılır
Halkevinde sloganlar belirlenirdi.
O yıllarda sıkıyönetim vardı
Kudret abi sıkı yönetim diyemez
Örf-İdare der, bizi güldürürdü.
İstasyon Meydanı’na izin verilmez
Ama zorla gireceğimize inanırdık.
O yıldan bu yana
İlk defa 1 Mayıs’a katılamadım
Sermayeye değil ama
Küçücük bir virüse mağlup olduk.
1 Mayıs denince aklımda kalan
Elinde İngiliz anahtarıyla
Göklere bakan işçi figürüydü.
Cem Karaca ve Dervişan’ın
Tamirci Çırağı plağının kapağı.
Hep işçi betimlemesi böyledir.
Pala bıyıklı esmer bir adam
Kirli bir mavi tulum
Elinde 13-14 anahtarı
O zamanlar işçi denince
Yüzü yağlı, kafası baretli,
Ya da dönen kocaman bir dişli
Elinde bir çekiç ya da İngiliz anahtarı
Oysa benim gördüğüm işçiler
Ya da benim işçi hayalim farklıydı
Benim çevremdeki işçiler
Bu durumlardan farklı olarak
Sabahın köründe karşıdaki durakta
Otobüs beklerlerdi, ellerindeki sefertaslarıyla
Oturduğumuz mahallede bir Rıfat abi vardı. Öldü. Annemle beraber diğer kadınlar başsağlığına gittiler. Cenaze evine annem bir tencere dolma yapmıştı, ben de evlerine götürdüm. Tencereyi cenaze evindeki mutfağa bırakırken Rıfat abinin sefer tasını bir kez daha gördüm. Her kış şakır şakır yağmur altında elinde sefer tası ile Rıfat abiyi otobüs durağında görürdüm. O zamanlar hatırımdadır, işçi denince benim aklıma ne tulum ne İngiliz anahtarı, hep sefer tası gelir.
Senelerce Demir-Çelik fabrikalarında çalıştım. Makinelerin, vardiyanın, binlerce işçinin, alınteri ve emeğin yoğun olduğu bir ağır sanayi. Karda kışta, sabahın köründen, gece yarılarına kadar çalışılan 7/24/365 gün üretim yapan, ışığı sönmeyen, fırını tüten, insan öğüten bir fabrika. Kuşaktan kuşağa, baba ve oğulların aynı evden çıkarak fabrikaya gittikleri, aynı işi yapıp, aynı birimde çalıştıkları, aynı hastalıklara yakalanıp, aynı kaderi paylaştıkları dev bir sanayi.
Ve 24 yaşından itibaren ben bu fabrikada mühendislik yaptım ve işçi sınıfını gözledim. Hiç de hayallerimdeki gibi sınıf bilincine sahip birikimli bir kitle değildi. En tecrübesiz ben olduğum için 24-08 vardiyasını bana yazarlardı. Her vardiya sonunda şeflik binasının penceresinden sabah saat 8’de fabrikaya otobüsle gelen işçi servislerine bakar, kişileri gözler, analiz ederdim.
Sevgili Sıtkı
Bu ülkede,
İşçi sınıfının simgesi
Ne İngiliz anahtarıdır
Ne kirli, mavi tulum
Ne de baretli sert bakışlı adam
Bunca yıllık tecrübeme dayanarak söylüyorum.
Bu topraklarda işçi sınıfının simgesi “sefertası” dır.
Demir-Çelik fabrikalarında,
Dışarıda buz gibi bir hava varken,
İşçi servisinden inen
Yorgun yüzlerin ellerinde sefer tası,
Kendi birimlerine doğru ilerlerler.
Sevgili Sıtkı
Sefer tasları genellikle 3 katlı olur.
Sap olarak da kullanılan bir metalle birbirine bağlı
Evin hanımı tarafından akşamdan hazırlanan
Sabah evden çıkarken unutulmasın diye vestiyerin üstüne konulan.
En altta sulu yemek ya da etli, kıymalı bir şey
Orta katta mutlaka salata, mevsim salata
Üst kat genellikle boş olur, olursa meyva
Gece vardiyasında
Sabaha karşı 4’de
Fabrikada hep ağır, yağlı yemekler çıkardı.
İnsanın evrimine aykırı
O yüzden sefer tası ile
Vardiyaya gelenlere imrenirdim.
Sefer tası özgürlüktü.
Sefer tası bir aile bütünlüğüdür
Evin hanımı, evin iaşesini sağlayan eşine
Büyük bir özenle ve kendi eliyle hazırlar.
İki kişi arasında sevgi köprüsü gibi
Fabrikaya gelen işçi taslardaki
Yemeklerin ne olduğunu bilmeden
Öğle saati açana kadar bekler.
Ama bilir ki, evde olabilecek en iyi şey
Mutlaka o sefer tasındadır.
Bir önceki akşamdan kalan yemek
Ama mutlaka eşinin ona verdiği önemi gösterecek
Özel bir şey
Sefer tası özgürlüktür.
İşçi bilir,
Öğlen ana yemeğini ocakta özenle ısıtır,
Heyecanla diğer tasları açar
Kendi için özel olanı bulur.
Yemekten sonra mutlaka tasları yıkar
Büyük bir saygı ve sadakatle torbasına koyar
İş bitimi sevgi yüklü duygularla eve geri döner.
Sevgili Sıtkı
İşçi sınıfının simgesi
Ne İngiliz anahtarıdır
Ne kirli, mavi tulum
Ne de baretli sert bakışlı adam
Bu topraklarda işçi sınıfı simgesi “sefertası” dır.
Sefertası iki kişi arasında sevgi bağı
Sefertası özgürlüktür
Evinin rızkını kazanmak için yollara düşen
İşçilerin, eşlerin, babaların yoldaşıdır.
Daha kahvaltı bile edemeden yola düşen
İçindeki salatadan metal tadı ağzına gelen
Kapağını açtığında ortamı leş gibi bir peynir kokusu alan
Bir dönemi, aile içindeki birliği ve bereketi simgeleyen
Sefertası sevgi kokar.
Sevgili Sıtkı,
Covid-19 yüzünden
Bu 1 Mayıs’a katılamadım.
Ama katılabilseydim.
Alanlarda ve afişlerde
Avuçlarının içinde Dünyayı tutan
Ya da zincirlerini kıran işçi tasvirleri ile karşılaşırdım.
Oysa bu topraklarda işçi sınıfı simgesi “sefertası” dır.
Nadir AVŞAROĞLU
Nisan – 2020