10Eki2024

Paylaş

Söylenceler Varken Bilim Dediğin Nedir ki (!)

Söylenceler Varken Bilim Dediğin Nedir ki (!)

Eski çağlarda insanoğlu için din kavramı yokken; kavrayamadığı, algılayamadığı bir çok doğa olayını, kendi bilincinde söylenceler yaratarak somutlaştırmak istemiştir. İnsanoğlu nedenini kavrayamadığı doğadaki her deviminin bir ifadesi olarak, kendisi için yarattığı bu söylenceler çağlar boyunca insanin kendisini bir anlatım tarzı, yaratıcılığının ve sanatının kaynağı olmuştur. Bizler bu söylencelere mitoloji diyoruz.

Dünya üzerinde bilinen en önemli söylenceler Anadolu insanına aittir. Dünya gençtir; Anadolu insani doğanın ortasında toprağa bağlıdır; günlerini ağaçların, denizlerin, tepelerin, çiçeklerin arasında geçirir. Doğada bulunan her nesne için bir açıklama, bir söylence yaratma ihtiyacı vardır. Güneş tanrısı Apollon, Deniz Tanrısı Poseidon, Avcılık Tanrıçası Artemis, Güzellik Tanrıçası Afrodit bu açıklamaların bir eseridir.

Anadolu insaninin gözle gördüğü, tanıdığı ama bir türlü mantıklı bir açıklama bulamadığı doğal nesneler içinde söylenceleri vardır. Bunlardan biri de günebakan çiçeğinin hikayesi;

Güneş tanrısı Apollon, dört atin çektiği arabasının arkasına güneşi alarak dogu kapısından çıkar, bütün gün yeryüzünü işitip bitkilere ve ağaçlara hayat vererek gökyüzünde kalıp, aksam ise Olimpius dağında diğer tanrılarla birlikte olabilmek için güneşi bati kapısında toprağın altına bırakırmış. Güneş Tanrısı Apollon’un bu seferinden birinde; Okeanas’un kızı Klyte, Apollon’a aşık olur ve onu çok sever.

Apollon’da bu aşka karşılıksız değildir, güneşle birlikte arabasını gökyüzünde bırakarak yeryüzüne iner ve Klyte ile birlikte pınarların, kuşların, çiçeklerin arasında bu büyük aşklarını yasarlar. Klyte ve Apollon  birbirlerine çok düşkündür. Bir gün Apollon ve güneş yeryüzünde görülmez (Anadolu insaninin güneş tutulmasını açıklama tarzı olsa gerek), Apollon’unun çekip gittiğini düşünen Klyte bu duruma çok üzülür ve kahrından ölür.

Ertesi gün tekrar buluştukları yere gelen Apollon, sevgilisi Klyte’nin cansız bedenini görünce çok üzülür, kahrolur. Tanrılar Tanrısı Zeus’a yalvararak ona tekrar hayat vermesini ister. Zeus’ta bu isteği ret etmeyerek, boyu Klyte’nin boyu gibi uzun, saçları onun gibi sari, güzel bir çiçek haline getirir. Bizler bugün bu çiçeğe günebakan diyoruz.

Klyte ve Apollon’un aşkları o kadar büyüktür ki, hatta bugün bile; Apollon arabasının arkasında güneş ile birlikte gözüktüğünde günebakan çiçeği başını Apollon’a çevirir, gökyüzünde bütün gün onu izler, aksam güneş batınca da, boynunu hüzünlü bir biçimde eğerek, tekrar onu beklermiş.

Binlerce yıl önce Anadolu insaninin günesin toprağa verdiği bereketi, güneş tutulmasını ve günebakanın güneşe doğru olan hareket tarzını açıklamasına bakin, birde günümüzdeki cübbeli bilmem ne hocanın Marmara Depremini açıklama tarzına bakin. Bu toprağın insaninin yaratıcılığına hayret edeceksiniz.

İstediğim kadar mühendis olayım, istediğim kadar bilimsel bir öğretim görmüş olayım; ben bu hikayeyi okuduktan sonra öyle fotosenteze yada bitkilerdeki klorofile falan inanmıyorum. Ben günebakan çiçeğinin Klyte olduğunu biliyorum. İnanmayacaksınız ama her çekirdek çitlediğimde yada esim yemek için bir kızartma yaptığında Klyte ve Apollon’un bu büyük aşkları aklımın bir kösesinden geçiveriyor.      

Nadir AVŞAROĞLU

Blog yazıma tepki göster
Harika
0
Harika
Beğendim
0
Beğendim
Haha
0
Haha
Beğenmedim
0
Beğenmedim
Güzel
0
Güzel
Anlamadım
0
Anlamadım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir