25Ara2024

Paylaş

DÜNYA ENERJİ KONSEYİ RAPORU ve YERLİ KÖMÜRÜN TEŞVİK EDİLMESİ

Geçtiğimiz günlerde Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan ve enerji liderlerinin görüşlerini yansıtan “The World Energy Issues Monitor” raporunda başta kömür kullanımı olmak üzere Türkiye ile ilgili birçok başlık dikkat çekiciydi. Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan ve enerji uzmanlarının görüşlerini yansıtan raporda Türkiye bölümünde “kömür” başlığı özellikle ele alınırken Türkiye’de yerli kömür üretimine yönleneceği ifade ediliyor. Raporda kendisi ile röportaj yapılan ülkemizdeki önde gelen enerji şirketlerinin patronları ve uzmanları, kömür kaynakları sayesinde “enerjide dışa bağımlılıktan” kurtulabileceği konusunda hemfikirler.

Dünya Enerji Konseyi (World Energy Council/WEC), dünya enerji endüstrisine odaklanan yıllık “The World Energy Issues Monitor” raporunun yedincisini yayınlandı. 1000’den fazla global enerji uzmanının katkıları ile kaleme alınan “The 2016 World Energy Issues Monitor” raporu, “İnovasyon İklimi-Emtia Fiyat Hareketlerine Cevap” alt başlığını taşıyor. 90 ülkeden enerji liderlerinin global soruların yanı sıra kendi ülkelerine dair 40 soruya verdikleri yanıtlar üzerinden hazırlanan raporda, fosil olmayan yakıtlara ağırlık verilmesi konusu öne çıkıyor. Raporda uzmanlar, uluslararası pazarın şekillendirilmesi, yenilenebilir enerji ve enerji depolama alanlarında inovasyonun şart olduğunu vurguluyor. Enerji-su ilişkisi ve su kaynaklarına ilişkin meselelerin endüstri projelerini etkilediğine dair görüşler de raporun ayrıntıları arasında bulunuyor.

Raporda görüşlerine yer verilen enerji aktörleri, Türkiye’nin kömür varlıkları ile enerjide dışa bağımlılıktan kurtulacağını öne sürüyor. Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei raporla ilgili yaptığı açıklamada; 30’un üzerinde ulusal pazarın ayrıntılı olarak incelendiği çalışmada Türkiye’deki enerji konusu uzmanlar ve enerji yatırımcılarının görüşleri doğrultusunda hazırlandığını belirterek, Rusya ile yaşanan krizinin ardından Türkiye’de yatırımcıların gözünü kömüre çevirdiğini ifade etmektedir.

Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei’ın açıklamalarında, Türkiye’de elektrik üretiminin yarısına yakınını ithal gaz ile gerçekleştirildiği ve Türkiye’de devam eden hidroelektrik projelerinin yanı sıra kömürün yerli kaynak olarak enerji üretiminde ağırlığının artması gerektiğini ifade etmektedir. Kömürün, geçmiş yıllarda enerji politikalarında önemli bir yeri olmasına karşın, giderek artan elektrik talebine hızla cevap verilmesi gerekliliği ve yeterince teşvik edilmemesi nedeniyle yatırımcıların dikkatini çekmediği de vurgulanmaktadır. Son olarak Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan “The World Energy Issues Monitor” raporunun sonuçlarının 9-13 Ekim 2016’da İstanbul’da düzenlenecek 23. Dünya Enerji Kongresi’nde de tüm yönleri ile ele alınacağı belirtilmektedir.

ENERJİDE YERLİ KÖMÜR KULLANIMI

Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan “The World Energy Issues Monitor” raporunda Türkiye’ye ayrılan bölümünde, Türkiye-Rusya krizi ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı konuları ön planda yer alıyor. Türkiye’deki enerji konusunda uzmanlar ve enerji yatırımcılarının görüşleri doğrultusunda hazırlanan bölümde, Rusya ile yaşanan krizinin ardından doğal gaz anlaşmalarında yaşanabilecek sıkıntıya paralel olarak Türkiye’de yatırımcıların gözünü kömüre çevirdiği belirtiliyor.

Raporda, Türkiye’nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye ağırlık verdiği ve doğal kaynaklara öncelik tanındığı vurgulanarak şöyle deniliyor: “Türkiye elektrik üretiminin yarısına yakınını ithal doğalgaz ile gerçekleştiriyor. Enerji uzmanları, devam eden hidroelektrik projelerinin yanı sıra kömürün yerli kaynak olarak enerji üretiminde ağırlığının artması gerektiği fikrinde birleşiyor. Kömür, geçmiş yıllarda enerji politikalarında önemli bir yeri olmasına karşın, giderek artan elektrik talebine hızla cevap verilmesi gerekliliği ve yeterince teşvik edilmemesi nedeniyle yatırımcıların dikkatini çekmiyordu. Sektör liderleri arasında, enerji ithalatını azaltabilmek için kömürün Türkiye için büyük önem arz ettiği kanısının kuvvetlendiği görülüyor. Ancak diğer yandan Paris İklim Konferansı (COP 21) sonrasında yatırımcılar CO2 emisyonlarına karşı alınacak önlemlerin kömür yatırımlarını ne şekilde etkileyeceğinden emin değil; dolayısıyla kömür üretimi ve kömür bazlı elektrik üretimi konusunda hükümetin politika belirlenmesi konusunda beklenti de artmış durumda.” ifadelerine yer verilmektedir.

Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan “The World Energy Issues Monitor” raporunda, fosil olmayan yakıtlara ağırlık verilmesi konusundaki görüşlerin ağırlık kazanmasının ardından, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Türkiye’nin enerji üretiminde alternatifli ve daha dengeli bir portföye ihtiyacı olduğunu belirtirken, “Örneğin yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün % 12’sini oluşturuyor. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız. Bu konuda yeni modeller üzerinde çalışıyoruz. Modeller arasında alım garantisi de olabilir. Yatırımcı dostu, devletin de kazanacağı model arayışı içindeyiz” dedi.

Bu girişimlerin ardından Albayrak, Çin gezisinde güneş enerjisi şirketleri Trina, Yingli, Shunfeng Clean Energy ve HT-SAAE’nin temsilcileriyle görüştü. Türkiye’nin enerjide portföy çeşitlendirmeye ve denge kurmaya ihtiyacı olduğunu belirten Berat Albayrak: ”Çin elektrik enerjisinin % 55’ini kömürle, toplam enerjisinin % 64’ünü kömürle sağlıyor. Bu rakam ABD’nde % 40. Örneğin bizde yerli kömüre dayalı termik santrallardan elde edilen elektrik, tüm kurulu gücün % 12’sini oluşturuyor. İthalle birlikte oran % 18-20 arasında değişiyor. Ondan sonra cari açık var. Öncelik yerli kaynağımızı daha fazla değerlendirmek olacak. Biz de yerli kömüre dayalı termik santralların daha fizibl olması için elimizden geleni yapacağız.” ifadelerine yer verdi.

Ülkemizde enerji sağlama konusunda başta kömür olmak üzere yenilenebilir enerji ve yerli kaynakların teşvik edileceği konusunda çalışmalarına hız veren bakanlık yetkilileri, ithal kömüre sıcak bakmadıkları ve ister yerli isterse de yabancı yatırımcı olsun yerli kömürlerle girişimlerde bulunacak yatırımcılara teşvik verileceğini belirtiyorlar.

Konuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Bakanlık yetkilileri hükümetin ve Bakanlığın ithal kömüre ve ithal enerji kaynaklarına olumlu bakılmadığını belirterek, ETK Bakanlığının bundan sonraki dönemde önceliğinin yerli kömürler olduğunu ifade ediyorlar. 10 yıl öncesine kadar düşük kaloriye göre teknolojiler daha kısıtlı olduğunu belirterek bu santrallerin maliyetinin yüksek, verimliliğinin düşük olduğunu vurguladılar. Son 10 yıl içinde 800 kaloriye kadar kömürü yakacak teknolojilerin geliştiğini belirten yetkililer, Türkiye’de var olan 5 önemli kömür sahasında 1.200 kaloriden başlayan 2.800 kaloriye kadar uzanan bir yelpazede kömür rezervlerinin olduğuna vurgu yapıyorlar.

Gerek ETK Bakanı Berat Albayrak, gerekse de bakanlık yetkililerinin açıklamalarının ardından gözler ülkemizdeki kömür üretimlerine çevrilmiş durumda. Türkiye’de kömür üretimi 2015 yılında 44 milyon 129 bin 524 ton olarak gerçekleşti. Türkiye’deki kömür cinslerine göre toplam üretim miktarına (taşkömürü, linyit ve asfaltit) bakıldığında bu rakamın % 95’inin linyit, % 3’ünün taşkömürü ve % 2’sinin de asfaltit kömüründen oluştuğu görülüyor.

Son beş yıllık dönemde taşkömürü ve linyit üretim miktarları düşerken, taşkömürü ithalatı artış gösterdi. Linyit kömürünün % 89’u termik santrallerde tüketildi. Katı yakıtların 2015 yılında teslimat yerlerine göre dağılımları incelendiğinde linyitin % 89’u ve taşkömürünün % 44’ü termik santrallerde tüketildi. Linyit kömürü sanayide % 6 oranında tüketilirken taşkömürünün % 21’i kok tesislerinde, % 8’i ise sanayide tüketildi.

Katı yakıtların 2016 yılı Ocak ayı toplam satılabilir üretim miktarlarına bakıldığında taşkömürünün 92.847 ton, linyitin 4.105.893 ton ve taşkömürü kokunun 381.584 ton olarak gerçekleştiği görüldü. Üretimin teslimatları karşılama oranı en düşük taşkömüründe gerçekleşti. Üretilen katı yakıtların teslimatları karşılama oranı % 3,5 ile en düşük taşkömüründe gerçekleşti. Bu oran linyitte % 88,8 iken taşkömürü kokunda % 94,7 olarak hesaplandı.

Taşkömürü ve linyit teslimatı en fazla termik santrallere yapıldı. Katı yakıtların teslimat yerlerine göre dağılımı incelendiğinde; taşkömürü teslimatının % 44,9’u termik santrallere, % 13,6’sı kok tesislerine, % 6,5’i demir-çelik haricindeki sanayiye yapılırken linyit teslimatının % 86,4’ü termik santrallere yapıldı. Taşkömürü kokunun ise % 99,4’ü demir-çelik sanayine sevk edildi.

Dünya Enerji Konseyi tarafından yayınlanan “The World Energy Issues Monitor” raporunda kömürün dışında Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarının artışına da dikkat çekiliyor. Bu alanda yatırımların yoğunluğuna rağmen yenilenebilir enerjide büyük bir potansiyelin hala kullanılamadığı görüşünde birleşen yetkililer, yenilenebilir enerji konusunda devletten ilave teşvik beklenildiğine vurgu yapıyorlar. Bununla bilirlikte enerji yatırımcıları, dalgalanan döviz kurlarının kendilerini olumsuz etkilediğini ifade ederken; rapor yatırımları için uluslararası kredileri tercih eden iş adamlarının uzun vadeli yatırımlardan kaçındığını da ortaya koyuyor.

Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) Başkanı Murat Mercan, bu yılki raporda DEK-TMK’nın katkılarıyla Türkiye için ayrı bölüm hazırlandığını söyleyerek “Bu çalışma ile ülkemizde enerji sektörünü yönlendiren yatırımcıların, karar vericilerin ve önemli sektör oyuncularının uykularını kaçıran meseleleri analiz ettik” dedi. Mercan, raporla aynı zamanda “katılımcıların görüşleri ışığında, ülkemizin enerji konularına yaklaşımının detaylı bir haritasının kamuoyuyla paylaşıldığını” da vurguladı.

SONUÇ

Türkiye son yıllarda gelişmekte olan ülkeler arasında enerji talebi en fazla artan ülkelerden biri olurken, önümüzdeki 10 yılda bu talebin yaklaşık iki katına çıkması beklenmektedir. Türkiye’de enerji sektörünün önümüzdeki 10 yılda toplam yatırım ihtiyacının 110 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Türkiye önümüzdeki dönemde enerji politikasını, dışa bağımlılığı azaltma, iki katına çıkacak enerji talebini karşılama ve arz güvenliğini sağlama üzerine çalışmalar başlatmış durumda. Bu doğrultuda ETK Bakanlığı tarafından madencilik sektörünün milli gelir içindeki payını arttırmak ve madencilik faaliyetlerinin çevreye zarar vermeyecek şekilde ve iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda yürütülmesini sağlamak madencilik sektörüne ilişkin temel strateji olarak belirlendi.

Bilindiği gibi, Türkiye’nin birincil enerji talebi 2014 yılında 123.9 milyon TEP (eşdeğer petrol) olarak gerçekleşti. Birincil enerji talebi içerisinde doğal gazın payı % 32.5, kömürün payı % 29.2, petrolün payı % 28.5, hidrolik enerjinin payı % 2.8, hidrolik dışı yenilenebilir enerji kaynaklarının payı % 6.7, diğer kaynakların payı ise % 0.3 oldu. 2023 yılında birincil enerji talebimizin 218 milyon TEP’e ulaşması bekleniyor. Bu bağlamda; kömürün % 37, doğal gazın % 23, petrolün % 26, hidrolik enerjinin % 4, nükleer enerjinin % 4, yenilenebilir ve diğer enerji kaynaklarının payının % 6 olması öngörülüyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminlerine göre 13.5 milyar ton eşdeğer petrol olan dünya birincil enerji talebinin 2040’da mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre % 45 oranında artışla 19.6 milyar TEP’e, yeni politikalar senaryosuna göre % 32 oranında artış ile 17.9 milyar TEP’e ve 450 ppm (milyonda bir) senaryosuna göre % 12 oranında artışla 15.2 milyar TEP’e yükseleceği tahmin ediliyor. Söz konusu senaryoların tamamına göre 2040 yılına kadar olan dönemde fosil yakıtların (petrol, doğal gaz, kömür) payları nispeten azalmakla birlikte, bu yakıtlar hâkim kaynaklar olmaya devam edecek. 2040’a kadar olan süreçte nükleer ve yenilenebilir kaynaklar en hızlı büyüme oranına sahip enerji kaynakları olacak.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlılığı yetkilileri Hükümetin yerli enerji kaynaklarının üretimini artırmak için 2016 yılında Hazine’den daha fazla kaynak ayıracağını ifade etmektedirler. 2016 yılında enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik olarak maden, enerji hammaddeleri, yerli enerji üretim ekipmanları, yenilenebilir enerji ve nükleer enerji yatırımları için ayrılan kaynaklar önemli oranda artırılacak. Bu kapsamda yurtiçi üretimin ülke sanayisinin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığı, katma değeri ve teknoloji içeriği yüksek ürünlerin sürekli ve rekabetçi fiyatlardan tedarik edilmesi amacına yönelik olarak, yüksek teknoloji ve uluslararası doğrudan sermaye transferine imkân sağlayacak yatırımlar için serbest bölgeler cazip hale getirilecek. Türkiye’de üretimi mümkün olmayan stratejik hammadde ve girdilerle rezervi kısıtlı olan doğal kaynakların yurt dışından uygun maliyetlerle tedarikini sağlamak için Türkiye’deki yerleşik sanayicilerin yurtdışında yapacakları yatırımlar desteklenecek.

Nadir AVŞAROĞLU

Maden Mühendisi

Nisan – 2016

Blog yazıma tepki göster
Harika
0
Harika
Beğendim
0
Beğendim
Haha
0
Haha
Beğenmedim
0
Beğenmedim
Güzel
0
Güzel
Anlamadım
0
Anlamadım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir