HATIRLA EY PERİ
Yıllar önce Ankara’ya okumak için gelen Konya’lı bir gence sormuştum; “Ankara’da sana en farklı ne göründü” diyerek. Hiç beklemediğim bir cevap aldım. “Yokuşları ve heykelleri” dedi. Oysa cevap; gri kent, memur kenti, trafik sorunu, cansız, hareketsiz bir kent olabilirdi. Bir Konyalı için yokuşları olan bir kent ifadesini anlayabiliyorum. Ama “çok fazla, anlamlı ve çok güzel heykelleri var” ifadesi bana farklı geldi.
Sonra düşündüm. Ankara’da gerçekten çok fazla heykel var mıydı? Vikipedia’ya göre evet. Her gün önünden geçtiğim, birçok kez kıyısında, gölgesinde oturduğum, kısacası gerçekten birlikte yaşadığım bunca heykelin olması beni de şaşırttı. Güvenlik anıtı, Hitit Güneş Kursu, Harp Okulu anıtı, Seğmenler heykelleri, Ankara keçileri, Ankara güvercinleri, ODTÜ ve Hacettepe’deki birçok heykel, Abdi İpekçi parkı heykelleri, Sakarya Caddesi heykelleri, kamu kurumlarının önündeki heykeller, Anıt Kabir heykelleri, İsmet İnönü heykeli, Tunalı Hilmi heykeli ve sayılamayacak kadar çok Atatürk heykelleri. Sayılması bile olanaksız yüzlerce heykel, kabartma, rölyef ve sanat yapıtı. Ancak bunca heykelin arasında beni en çok etkileyen; Su Perileri.
1920’ler, Cumhuriyetin ilk yılları ve modern bir başkent yaratmaya çalışan bürokratların inanılmaz gayretleri. Bu yıllarda ismiyle müsemma yeni bir kent kurma çabalarıyla Yenişehir semti üzerinde pek çok plan, proje ve yatırım olanca hızıyla sürmektedir. Alman mimarların planladığı bir kent, birçok yabancı mimar, şehir plancısı ve sanatçının yanısıra belediye başkanlarının ve hükümet yetkililerinin uygulamaları ile “yoktan var edilen” bir kent; Ankara. Bu çerçevede modern bir anlayış ve mimari yeniliklerin uygulamaya sokulduğu ve genç Cumhuriyetin modern vizyonu olarak hazırlanan Yenişehir semti.
İşte böylesine bir ortamda modern Ankaranın yeni imajı Su Perileri.
1924 yılında, dönemin Ankara Belediye Başkanı Asaf İlbay; yeni kurulmuş ve halihazırda rekreasyon çalışmalarının devam ettiği başkentte meydanların süslenmesi amacıyla Avrupa ülkelerinden bir dizi fıskiyeli heykel siparişi vermiş. İtalya’dan getirilen Su Perileri heykeli ise başlangıçta, bugünkü Demirtepe semti sınırları içerisinde kalan bir alana yerleştirilmiştir. Ankara’nın imarına yönelik hayata geçirilen farklı planlar, Su Perileri heykelinin zaman içerisinde çok sık yer değiştirmesine sebep olmuş. Fakat Demirtepe’nin o yıllarda nispeten merkezi yerleşim yerlerine uzak kalmasından dolayı daha merkezi bir alana taşınması da düşünülmüş.
Zamanla etrafına çiçekler, banklar konulur, bulvarı turlayanların dinlenme ve seyir mekanı olur yıllarca. Fıskiyelerinin altında oturmak pek fiyakalıdır artık, hemen herkes önünde hatıra fotoğrafı çektirmeye başlar. Heykel o kadar revaç görür ki kentin merkezinin ismini bile gölgede bırakır, halk arasında burası artık “Havuzbaşı”dır.
Ankara’nın o eski çetin kışlarında 20’li yıllarda gelen kurt sürüleri, hızla büyüyen, kalabalıklaşmaya başlayan caddelerden ayaklarını kısa sürede çekerler. Kent merkezinde olması nedeniyle hemen yanında kurulan büyükçe bir çadırın içinde konserler verilmeye başlanmıştır, modern Ankaralılara. Riyaset-i Cumhur Mızıkası tarafından sıkça verilen bu konserler, hep bu heykelin yakınlarında gerçekleşir.
1929 yılında Kızılay Genel Merkez binası hemen çapraz köşeye yapılır. Meydanın bir köşesini tutan bu güzel mimarili binanın önüne de büyükçe bir park, havuz ve bir de çocuklar için bir kum havuzu yapılır. Giderek ilginin bu parka çevrilmesiyle “Su Perileri” gözden düşmeye başlarlar yavaş yavaş. Bölgenin adı “Havuzbaşı” değil “Kızılay” olarak anılmaktadır artık.
Daha sonraları Kızılay Meydanı’nın planlanması ve yeni düzenlemeleri ile Güven Park ve Güvenlik Anıtı’nın yapımına başlanmasıyla birlikte 1930 yılında II. Evkaf Apartmanı’nın önündeki parka götürülmüş. 1931-32 yıllarında burası o zamanlar yanından İncesu Deresi’nin geçtiği bataklık bölgenin hemen yanında ve Belvü Palas’ın karşısındaki parkta bulunmakta. İstiklal Caddesi’nden çift kollu geniş bir merdivenle inilen ve caddeye paralel ince uzun bir şerit olarak düzenlenmiş bu parkın adı ”Gençler Parkı” imiş. Park yine bu bölgede yer alan “Ay-Yıldız” isimli top sahasının 1923 yılında kurulan Gençlerbirliği Spor Kulübü tarafından kullanılması nedeniyle bu ismi almış.
Sonraki dönemde buradaki bataklık bölgenin yazın en büyük sorunlardan biri olan sıtmanın kaynağı olduğu için bölgenin kurutulması ve üzerinde büyük bir park yapılması için inşaatlara başlanmış. Kentlilerin, deniz özlemlerini üzerinde kayıklar çekerek giderebilecekleri Gençlik Parkı’nın temelleri atılmaya başlandığında Su Perileri de yeni bir yolculuğa başlamış.
1940’ların başında heykel bu kez de Hamamönü semtindeki Hacettepe Parkı’na sevk edilmiş. Bu taşıma esnasında heykelin tepesindeki büyük su fıskiyesi de kırılmış. 1960’lı yıllara kadar bu mekanda kalan heykel tepesindeki bu fıskiye onarılmadan kullanılmış. O dönemde mahallelinin çok sevdiği bu park heykel gelince daha da şenlenmiş. Ailelerin piknik yaptığı, bıçkın delikanlıların, öğrencilerin geldiği bir yer olmuş. Bazı tatil ve bayram günlerinde Hacettepe Parkı’na, Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğrencileri de otobüslerle gelirler ve burada halk oyunları oynarlarmış. Hatta mahallenin ünlü spor takımının da renklerini buradaki mor menekşelerden aldığı söylenir.
50’li yıllarda merkezi otoriteyle sık sık başı derde giren Hacettepe Mahallesi, dönemin başbakanı Adnan Menderes’in talimatıyla istimlak edilir ve 1959 yılında hastane projesi uygulanmaya başlanır. Hastane binaları yükselmeye başladıktan sonra Hacettepe Parkı da eski önemini kaybedip üniversitenin arka bahçesi durumuna düşünce, sökülüp parçalara ayrılan demir döküm heykel ve fıskiyenin parçaları doğruca belediyenin depolarına kaldırılmış.
Uzun yıllar Yenimahalle Belediyesi’nin açık hava depolarında parçalanmış ve muşambalara sarılmış bir vaziyette bekletilen “çeşme”, nihayet yine şair ve gazeteci Halil Soyuer’in uyarısı ile hatırlanmış ve tekrar gün yüzüne çıkartılmıştı. 1970 ve 80’li yıllarda yeniden kentin simgesi haline gelir Su Perileri. Tandoğan Meydanı’nın Anıtkabir’e bakan kısmında uzun yıllar güzelliğiyle büyüler herkesi.
Tandoğan Meydanı’da sık sık miting yapılmasından ve yürüyüşlerden duyulan rahatsızlık nedeniyle meydanın bir şekilde daraltılması düşünülürken bu fırsat, tarihler 1992’yi gösterdiğinde ele geçmiş. Ankaray projesi bahane edilerek, gereksiz büyüklükteki Ankaray çıkışları ile hem meydan amaçlanan doğrultuda parçalanmış hem de Ankara’daki bu büyük değişimin sert rüzgârları, Su Perileri’ni yine yerinden etmişti. Tandoğan Meydanı’ndan üç parça halinde sökülen çeşme bir kez daha gözlerden uzağa, Belediyenin Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün Yenimahalle’deki deposuna kaldırılmış. Söz konusu çalışmalar tamamlandıktan sonra Melih Gökçek yönetimindeki belediyenin Su Perileri’nin yerine Kütahya Porselen’e ait bir sürahi heykelini meydana yerleştirilmesi ise kamuoyunda büyük tepki görmüştür. Su Perileri ve beraberindeki havuz için yıllardır kalıcı bir yer bulunamamış olması, heykelin halk arasında Seyyar Havuz olarak nitelendirilmesine yol açtı.
Yıllar sonra gazeteci Ateş Yalazan, Melih Gökçek’e heykelin akıbetini sorup Ankaralılardan yardım istedi. Bu haber üzerine perilerin belediyenin açık hava deposunda çürümeye terk edildiği ve çıplaklıkları görünmesin diye de muşambayla örtüldüğü ortaya çıktı. 16 yıl depoda bekleyen Su Perileri, Kültür Bakanlığı ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği işbirliğiyle 2008 yılında, Cinnah Caddesi’nin köşesinde bulunan “Su Perilerinin Dansı” heykelinden tanıdığımız heykeltıraş Metin Yurdanur’a restore ettirilmiş, hasar gören kısımları onarılmıştı. Ankara Tandoğan Meydanı’ndan kaldırıldıktan sonra yaklaşık 18 yıl depoda bekletilen “Su Perileri” heykeli, Cer Modern’in bahçesinde konumlandırıldı.
İşte; Ankara’nın en önemli simgelerinden Su Perileri’nin 100 yıllık serüveni.
Ankara’nın 1920’li ve 30’lu yıllarda geçirdiği değişimde ilk olarak göze çarpan devlet otoritesini tesis edecek bir mimari tasarıma ihtiyaç duyulduğudur. Bunun içindir ki, Başkent’te daha çok kahramanlık ve zafer anıtları yükselmektedir. Cumhuriyet otoritesini ve otoritenin zinde kuvvetlerini simgeleyen bir iktidar aracını sembolize eder. Su Perisi Heykelleri ise, Cumhuriyet modernleşmesinin toplumsal ve kültürel kimliği açısından Batılı bir kent düşüncesini yansıtmaktan öteye geçememektedir.
Ankaralıların ”Su Perileri” diye isimlendirdikleri, vezirken rezil edilen, ”Şu Perişan” edilmiş uzun ömürlü periler, Olympos Dağı’na Tanrılar Meclisi’ne davet edilmiş ve ”sonsuz hayat” iksirinden içmiş, ölümlü ancak uzun ömürlü, küçük tanrıçalardı. Zeus’un çocuklarından Apollon’un ikiz kız kardeşi, vahşi doğa, avcılık, okçuluk ve ay tanrıçası Artemis’in nedimeleri, su kaynaklarının, çeşmelerin tatlı su perileriydiler.
Varsın demirden olsun, soğuk olsun, yüzlerine değil uzaklara baksın, varsın konuşmasın, dinlemesin, insandı onlar da, misafir misali, şehrin en güzel yerinde ağırlanmalı, hoşgörüyle bakılmalıydı. Hiçbir zaman taciz edilmediler, saldırıya uğramadılar, üzerine yazılar da yazılmadı, kolları kanatları da kırılmadı, onlara sorulsa hep o ilk günkü yerinde kalmalıydı belki de, kentin bir simgesi olarak, ancak onlara sormaya dahi gerek görmeyen bazı yönetici kararlarıyla ordan oraya savruldular yıllar boyunca.
Anıtsal Su Perileri Çeşmesi’ni ve Ankara’nın insan ölçeğindeki o güzel günlerini, sakladılar, hiç bir yere kıpraşmadı, öylece beklediler, kış oldu, yaz oldu, kurt indi, kollarını bacaklarını kıtladı, yağmur yağdı, kar yağdı, üşümediler. Sadece ıslandılar, ayaz çıktı, don vurdu, üzerlerinden buzlar sarktı yerlere, yine de durdular dimdik, durdular ve durdular.
Cumhuriyetin ilk yıllarının heyecanı içinde yeni kurulan bir devlet ve çağdaş bir Başkent yaratma çabaları. Ankara’yı Batılı bir başkentte dönüştürmek için yürütülen mücadelenin ilk neferleridirler. Belki hiçbir zaman tam anlamıyla bitirilemeyen ve bitirilemeyecek olan bir kent projesinin, belki de hep yarım kalan, bir türlü tamamlanamayan Cumhuriyet modernleşmesinin artık geçmişte kalan günlerini hatırlatan nostaljik bir anıdırlar Su Perisi heykelleri ya da Ankara’nın Havuzlu Fıskiyeleri.
Nadir AVŞAROĞLU
Haziran – 2023
ALYANAK Aykut, https://ayrancim.org.tr/?p=8658, Er. Tar. 01.06.2023
DUYAN Uğur, “Su Perileri: Başkentin Kayıp Heykelleri”, İdeal Kent Sayı 4, Eylül 2011, ss. 130-146, ISSN: 1307-9905