12Eki2024

Paylaş

Memleketimin Eroin Fabrikaları

Günümüzde illegal olarak kullanılan birçok uyuşturucu vakti zamanında legal olarak eczanelerde satılmakta, hiçbir yan etkisinin olmadığına inanılarak kullanılmaktaydı. Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan eroin de bu uyuşturuculardan biri ve Anadolu ile olan mazisi de oldukça eskidir.

C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 2 .jpg Bayer ilaç firması, 1897’de mucize bir ilaç keşfetti. İlacın etkilerini tam anlamak için, ilacı damarına enjekte eden bir mühendis, “Kendimi kahraman gibi hissediyorum” (I feel like a hero) deyince, adını kahraman manasında Heroin koydular. Eroin, eczanelerde aspirin gibi satılmaya başlandı. Tıpkı bir dönem ecstasy’nin eczanelerde zayıflama hapı olarak satıldığı gibi. Her şey çok masum bir istekle başladı “ağrıları dindirmek” için eroin ortaya çıktı.

C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 1.jpg Alman ilaç şirketi Bayer’in kimyagerlerinden Dr. Felix Hoffman 21Ağustos 1897 tarihinde morfini sentezleyerek “eroini” bulmuştur. Çok iyi bir ağrı kesici özelliği olan ilaç; kanser ve tüberküloz hastaları üzerinde, savaşta yaralanan askerlerde ve hatta soğuk algınlığı etkilerini azaltmak için hiçbir yan etkisi olmadığı belirtilerek uzunca bir süre piyasada kalmıştır. Bu nedenlerle eroin yıllarca dünya üzerinde yasal bir ilaç olarak kullanıldı.

Eroinin pek de masum olmadığı anlaşılınca önce Amerika’da, sonra da Avrupa’da ticareti yasaklandı. Mucize ilaç olarak tanıtılan eroin çok kısa bir sürede bu iki kıtada yayıldı. 1910 yılına gelindiğinde ilacın yan etkileri olduğu iyice anlaşıldı. 1912 yılında ise Bayer firması eroin üretimini tamamen durdurdu. O yıllarda Avrupa ve Amerika’daki eczanelerde eroin 25 gr.lık paketler halinde satılmaktaydı. Bu tarihlerden başlayarak afyon ticaretinin uluslararası olarak yasaklanması için harekete geçilmeye başlandı.

Benzer bir şekilde kokainin de bağımlılık yaptığı uzun süre gizlenmiş, fakat sonunda yerine alternatif bulunduğu anda ameliyatlarda anestezi için dahi kullanımına son verilmiş olsa da bu uygulamanın da tarihi çok eski değildir. Ünlü psikanalizci Sigmund Freud’un genç, yaşlı ve çocuk tüm hastalarına her derde deva kokain adlı ilacı yazdığı bilindiği gibi önceleri yan etkilerini kabul etmeyen doktor, 3 sene uğraş verdikten sonra ancak kendi kokain bağımlılığına son verebilmiştir. Her iki madde de pazara sürüldükleri ilk senelerde “her derde deva mucize ilaç” sloganları ile piyasaya çıkmıştır.

Osmanlı’da eroin üretimi

Afyonun kâr ve uyuşturma açısından değer kazandığı dönemde, dünyadaki en kaliteli afyon üretimi merkezi Anadolu’ydu. Osmanlı Devleti döneminde başta Ege Bölgesi olmak üzere Anadolu’nun birçok bölgesinde afyon üretimi yapılmaktaydı. 1800’lerin sonundan itibaren Osmanlı Devleti için önemli bir gelir kapısı olan afyon üretimi ekonomik ve siyasi sebeplerle dünya çapında yürütülen “afyon üretiminin sınırlandırılması” politikaları doğrultusunda hayli etkilendi. Bu nedenlerle Osmanlı Devleti 1912 Lahey Afyon Sözleşmesi’ne imza koymadı, ancak sözleşmeler Sevr Anlaşması ile bir yükümlülük haline getirildi.

C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 3.jpg Eroinin tüm dünyada kullanılmasını yasaklayan Dünya devletleri en büyük afyon üreticisi Osmanlı Devleti’nin 1912 Lahey Afyon Sözleşmesi konferansına delege göndermeyip 1914’te kabul edilen ek pakete de imza koymamasını üzerine çeşitli yaptırımlar uygulanması konusunda fikir birliğine vardılar. 1900’lerin başında nerede ise dünyada üretilen eroin hammaddesi olan afyon üretiminin önemli bir kısmı Osmanlı topraklarında sürdürülüyordu. Bütün dünyada yasak olan eroin üretimi Osmanlı’da ve devamında Türkiye’de serbest olunca dünyanın her yerinden uyuşturucu tüccarları Türkiye’yi mesken tutmaya başladı. Osmanlı’nın 62 bölgesinde afyon üretimi yapılmaktaydı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nde üretilen bu afyondan üretilen morfin, “yüksek kalite” olarak nitelendiriliyordu. Osmanlı İmparatorluğu, bu dönemde Avrupa ülkeleri ile afyon ticareti yapmaktaydı. Osmanlı’dan alınan afyonu, Belçika, İngiltere ve Hollanda gibi ülkeler Uzak Doğu’ya pazarlıyordu.

İstanbul’daki eroin fabrikaları

Eroin ve afyon 1925’te tüm dünyada yasaklanırken, İstanbul’da 3 tane “eroin fabrikası” kuruldu. “Afyon alkoloidleri” adı altında açılan bu üç fabrikada eroin üretmeye başlandı.

1926 yılında açılan ilk fabrika Taksim’deydi, sermaye ise Japon’lara aitti. Daha sonraki yıllarda bu fabrikanın sermayesinin Japon mafya örgütü Yakuza’ya ait olduğu ifade C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 4.jpg edilmiştir. Japon girişimciler, 1926 yılında o dönem harap haldeki Taksim Mecidiye Kışlası’nı afyon sentezleyerek uyuşturucu üreten bir fabrikaya çevirdiler. Fabrikanın bağlı olduğu şirketin adı ise Oriental Products Company’di. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesi kurucularından Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman, “Keyf Veren Zehirler” kitabında Japon fabrikasındaki işçilerin zamanla birer eroinmana dönüşmesinden şöyle bahsetmiş: ”İlk eroinmanlar bana Japon fabrikasından geliyordu. Fabrikaya sapasağlam giren bu Türk amele yaparken koklamaya mecbur oldukları eroin tozu yüzünden yemeden içmeden kesiliyor, günden güne zayıflıyor, ayakta duramayacak hale geliyor, valeryana düşkün kediler gibi mutlak o kokuyu arıyor, uyuşuk ve tembel bir adam oluyor, nihayet altı yedi ay sonra patron sen hastasın diye on para tazminat vermeksizin suyu alınmış limon kabuğu gibi kapı dışarı atıyordu”[1]

1929 yılı Mayıs ayında Eyüp’ün Bahariye semtinde, Haliç’e yakın bir bölgede ikinci fabrika kuruldu. Eroin fabrikasının adı ise; Eczayı Tıbbiye ve Kimyeviye (ETKİM)di. Aynı yıl İstanbul’daki son fabrika Kuzguncuk’ta kuruldu. Türk Ecza-yı Tıbbiye ve Kimyeviye Şirketi TETKAŞ adını taşıyan fabrika, Eyüp’teki fabrikanın açılışından tam 7 ay sonra; Aralık 1929 yılında kuruldu. Bu fabrikayla ilgili en çok dikkat çeken noktalardan biri ise kurucuları arasında Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmail Hakkı’nın da bulunduğu şirketin yönetim kurulu başkanı zamanın TBMM başkan vekili ve Trabzon milletvekili olan ve daha sonra Başbakanlık da yapacak olan Hasan Saka olmasıdır.

C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 5.jpg

Tüm modern dünyada yasak ama ülkemizde yasal olan eroinin getirdiği kazanç ve ekonomik hareketlilikle, taze cumhuriyetimiz bir uyuşturucu cenneti haline geliyor. Bu yıllarda, Türkiye’nin 27 sanayi kuruluşu var ve bunlarının tamamının yıllık kârı 2 Milyon TL düzeyinde seyrederken, eroin fabrikalarımızın cirosu 15 Milyon TL. Aylık bir milyon bağımlının ihtiyacını karşılayacak kadar ve en kalitelisinden eroin imal ediliyor o sıralar genç cumhuriyetimizde.

Bu dönemde inanılmaz ucuz olan eroin toplumun her kesiminde kullanıcı bulmaya başlıyor, iç pazara satışı yasak olan ama denetlenmeyen madde, fabrika çalışanlarından başlayarak tüm ülkede bir bağımlılar ordusu yaratmaya başlıyor. İçte durum böyleyken, dışarıdan tüm dünyadan gelen ambargo tehditleri, yasal zorlamalar, dayatmalara rağmen Türkiye üretime devam ediyor, 1930’a gelindiğinde dünya gazetelerinde Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü uyuşturucu satıcısı olarak resmediliyor. Mustafa Kemal bu işe bir son vermek istese de Mecliste eroinden kasasını dolduran milletvekilleri nedeniyle fabrikaları kapattırıp, eroin üretimini yasadışı hale getiremiyordu.[2]

Şubat 1930’da New York’ta yakalanan Alesia isimli bir gemide Türkiye’den yüklenmiş 500 bin dolarlık saf morfin ele geçti. Tam bu sıralarda da kurtuluş savaşımızın kahraman gemilerinden Pierre Loti, Lamartine, Bulgaria, Vesta gibi gemiler tüm dünyada uyuşturucu kaçakçısı gemiler olarak fişlenmişti. Ekim 1930’da Londra’da düzenlenen konferansa Türkiye de heyet gönderdi, amaç uluslararası arenada eroin yüzünden kötü durumda olan imajı düzeltip, Milletler Cemiyeti’ne girebilmenin çarelerini aramaktı. Ancak konferansta, Türk heyetinin yaptığı hatalarla Dünya uyuşturucu kaçakçılığının merkezinin, Türkiye’nin yasal eroin ticareti olduğu belgelendi. Artık tüm Dünya’da Türkiye adı eroinle birlikte anılmaktaydı.

1931 yılında Mustafa Kemal Atatürk, Cenevre’de Türkiye’nin uyuşturucu trafiğinin ana konu olduğu toplantıya bir heyet gönderdi. Heyetin başında eroin fabrikaları yönetim kurulu başkanı Hasan Saka vardı. Hasan Saka, bulunduğu mevkii itibarı ile afyon ekiminin ve eroin üretiminin tamamen yasaklanmasına karşıydı. Bunun üzerine toplantıdan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne ağır ambargolar uygulanması yönünde bir karar çıktı. Türkiye köşeye sıkışmıştı.1933’e kadar göstermelik azaltmalar ve göstermelik eroin taciri tutuklamaları, sınır dışı etmeleriyle fabrikalar üretime devam etti.[3]

Bu konuda yayınlanan çeşitli makalelerde fabrikanın yönetim kurulu başkanı, o dönemde meclis başkanı olan ve daha sonra başbakanlık da yapan Hasan Saka’nın levantenler, Rum iş adamları, Belçikalı sermaye gruplarının ortaklıkları olduğu iddia edildi. ”Overdose Türkiye” adlı, İstanbul’daki eroin fabrikalarını konu alan kitabın yazarı Cengiz Erdinç fabrikaların kapatılışını şu şekilde özetliyor: “1933’te eski bir asker olan General Sherril Türkiye’ye elçi olarak atanıyor. Mustafa Kemal’in biyografisini yazıyor ve sağladığı bu yakınlık sayesinde kabinede en güvendiği adamların bu işin içinde olduğunu anlatıyor. Bir gecede bir yasa çıkarılıyor ve Mustafa Kemal kabineyi toplayarak ertesi gün şu açıklamayı yaptırıyor; ”Eroin fabrikaları kapanmıştır, uluslararası anlaşmaları imzalayacağız.” Mustafa Kemal’in iradesine rağmen meclis direniyor. Karar Halk Fırkası’ndan geçiyor ama mecliste bir yıl boyunca yasa hazırlanamıyor. ”Afyon lobisi” 1933 yılında Mustafa Kemal’e bile direnecek güce sahip. Ancak Mustafa Kemal’in ısrarları ile fabrikalar kapatılıyor. ”

Godfather değil gerçek; “Lucky Luciano”

Yasal eroinin kokusu 1930’ların Amerika’sında bir mafyaya ulaşıyor, üstelik o kişi “Lucky Luciano”. Avrupa’da yasak ancak Türkiye’de eroin üretimi yasal olarak yapılıyor. O dönemde ABD’de mafya eroini keşfediyor. Lucky Luciano merkezi hesapları olan bir işletme gibi yönettiği mafyayı klasik bir suç örgütünden bir endüstriye evriltiyor. Luciano’nın beyni olan Meyer Lansky 30’ların başında İstanbul’a gelip bağlantılar kuruyor. Amaç, Fransız bağlantısı olan ve Havana’da noktalanan afyon-eroin hattı için Türkiye’deki fabrikalardan tedarikçilik sağlamak.

C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 6.jpg Türkiye uluslararası anlaşmaları imzalamayıp morfin ve eroin sattığı için, 1929’dan başlayarak büyük bir ambargo ile karşılaşıyor. ABD New York belediye başkanı la Gardia Türk malları için bir yasa tasarısı veriyor. Şubat 1930’da New York’ta yakalan Alesia adlı bir gemide Türkiye’den yüklenen 500 bin dolarlık morfin bulunuyor. Amerika’da mafya klanları arasında savaşın başladığı bu dönemde Luciano Türk eroini sayesinde üstünlük sağlıyor, eroinin geleceğini görüyor ve üzerine oynuyor. Baba filmi ile 70’lere taşınan “mafya eroin satar mı, satmaz mı?” tartışması aslında 1930’ların ürünüdür.

Amerika’da içki yasağı yeni sona ermiş, mafya içki yasağı döneminde büyük kriminal ciroya ve organizasyona ulaşmıştır. Çok parası ve büyük bağlantıları organize edebilecek yeteneği vardır. Luciano bu dönemde İstanbul’daki fabrikalar ve kaçakçılarla ilişki içindedir. 1930’da bu fabrikalar 1,5 milyon bağımlının ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede, aylık yaklaşık 3-5 ton eroin üretiyor. Türkler’in de içinde bulunduğu çok uluslu kaçakçılık yapısı özellikle Mısır’a bol miktarda eroin sevk ediyor. Mısır’da yaşanan bu facia yüzünden, Türkiye’deki fabrikaların kapanma nedenlerinden biri de genç yaşta Kahire emniyet müdürü olan İngiliz Russell Paşa’nın çabaları olmuştur. Eroin kaçakçılığının, hukuki anlamda organize suç olarak ilk Mısır’da tanımlandığı söylenebilir. Russell Paşa’nın hedef gösterdiği kişilerden biri meclis başkanı Hasan Saka, diğeri ise İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Şükrü Kaya’nın Fransa’da kaçakçılarla işbirliği yaptığını söylüyor. Mısır’da o dönemde kitlesel ölümler oluyor. 10-12 milyonluk Mısır’da neredeyse 30-40 bin kişi eroinden ölüyor. Kaynağında Türkiye’den yapılan kaçakçılık var.[4]

Bu yıllarda denetimler sıkılaşsa da, fabrikalardaki üretim sürüyordu. Türkiye, uyuşturucu konusunda remî tekel oluşturmaya karar verdi. Tekel hazırlıkları, bunu ele geçirmek isteyen uyuşturucu sermayesini heyecanlandırdı. 1931 Ekiminde İstanbul’da, Hasan Saka, Siirt milletvekili ve Milliyet gazetesinin sahibi ve İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Bey (Soydan), Michelaere, Lapin ve başka siyasetçilerin katıldığı bir uyuşturucu toplantısı düzenlendi. Amaç, afyon üretiminin darbe almasını engellemek ve resmî korunma yollarını (yani uyuşturucu tacirleri-siyasetçi-yargıç bağlantılarını) kurmaktı.[5]

Aynı yıl devlet, göstermelik bir hamleyle Michelaere’i sınır dışı etti. Kuzguncuk’taki Sico’nun yönetimini dünya çapında uyuşturucu kaçakçılığıyla nam salmış Taranto ailesi ele geçirdi. Tarantolar, fabrikayı güvence altına almak için şirketin, Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve başyazarı Yunus Nadi’yi geçirmek istediler. Yunus Nadi, siyasi nüfuzunu kullanarak elde ettiği rantla tanınıyordu. 1922’de, aralarında Kılıç Ali, Şükrü (Kaya), Tunalı Hilmi gibi isimlerin bulunduğu 54 milletvekili ve 37 tüccarla birlikte Türkiye Milli İthalat ve İhracat AŞ’yi kurmuştu. İlişkilerini kullanarak Almanya’dan ithalat ayrıcalığı elde etmişti ve karşılığında Cumhuriyet Gazetesi’nde Nazizm propagandası yapıyordu. Ancak Yunus Nadi, iktidarı da sıkça eleştiren Arif Oruç gibi gazetecilerden gelen tepkiler üzerine uyuşturucu şirketinin yöneticisi olmaktan vazgeçti.[6]

Aynı dönem, başta İstanbul olmak üzere eroin ve morfin bağımlılarının sayısında büyük bir artışın gözlemlendiği dönem oldu. Fabrikalarda çalışan işçilerde başlayan bağımlılık, uyuşturucu maddelerin ucuzluğu nedeniyle, toplumun her sınıfına yayıldı. Alt sınıflar da, dönemin seçkinleri ve sosyetesi de bağımlılaştı. Örneğin 1920’den sonra Ankara’nın Sağlık Bakanı Rıza Nur’un eşi ile ünlü tiyatrocu Afife Jale morfinmandı. Afife Jale, son yıllarını Bakırköy Hastanesi’nde morfin tedavisi görerek geçirdi ve 1941’de vefat etti.

1930’lu yıllarla birlikte, toplumdaki bağımlılık sorun oluşturmaya başlarken, tüm dünyada Türkiye ismi eroinle birlikte anılmaya başladı. Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’nın doğrudan uyuşturucu tüccarı gibi gösterildiği karikatürler çeşitli ülkelerde yayınlanıyordu. Dünya nezdindeki bu imaj cumhuriyetin yönetici kadrolarını rahatsız etmeye başladı. Devlet, afyon üretimi ve ihracatının daha kontrollü yapılması için düzenlemelere gitmeye karar verdi.[7]

TC Uyuşturucu Maddeler İnhisarı (Tekeli)”

C:\Users\Administrator\Desktop\EROİN\Resim 7.jpg

Devletin işlediği afyon, siparişlere göre, üzerinde TC Uyuşturucu Maddeler İnhisarı yazan sandıklara yerleştiriliyordu. CHP, Aralık 1932’de dünyada uygulanan politikalarla paralel bir dizi düzenleme yaptı. Bunların kanunlaşması ve Milletler Cemiyeti’ne bildirilmesi süreci, uyuşturucu lobisiyle karşı-lobi arasında büyük bir çekişme sonucu zorlukla gerçekleşti. Özellikle dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın engelleme gayretleri kayda değerdir. Sonunda 31 Mayıs 1933 tarihinde TC Uyuşturucu Maddeler İnhisarı (Tekeli) kuruldu. Uyuşturucu satışı devletin tekeline geçti; devlet artık resmen uyuşturucu satıyordu. Bu tekel, daha sonra 1937’de, bugün hâlâ var olan Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) dönüştürüldü.

12 Mart 1972 muhtırasına kadar Türkiye Cumhuriyeti afyon ekiminden ciddi para kazanan bir devlet oldu. Hatta Amerikan büyükelçisi Commer başbakan Süleyman Demirel’i bu konuda ciddi bir biçimde uyarıyor sonra Demirel afyon ekimini azaltsa da devam ettirdiği bilinmektedir. Ancak bu durumu hoş karşılamayan ABD’nin 12 Mart Muhtarası’nda ciddi manada rol oynadığı ve Türkiye’nin Afyon ekimini yasaklaması konusunda hayli, baskıcı olduğu da ifade edilmektedir. Osmanlı’dan başlayarak 1970’lerin ortasına gelene kadar Anadolu topraklarında 62 vilayette ciddi manada afyon ekimi yapıldığı bilinmektedir. Afyon üretiminin yasal olduğu bu dönem zarfında dünya üzerinde en kaliteli üretimin Anadolu topraklarında yapıldığı ifade edilir. Birçok araştırmacıya göre şu an ABD’nin Afganistan’da olmasının sebebi de uyuşturucudur. Osmanlı Devleti’nden kalan dış borcun doğru dürüst gıda ve sanayi üretim ve ihracatı yapılmadan ödenmesinin (en azından tarih kitaplarımızda “ödendi gitti” dışında açıklayıcı bir veri olmaz pek) başlıca kaynaklarından olması muhtemel, cumhuriyet burjuvazisi kokan bir kara tarih perdesi.

Nadir AVŞAROĞLU

Maden Mühendisi

Kaynaklar:

Overdose Türkiye – Cengiz Erdinç

Keyf Veren Zehirler – Mazhar Osman Uzman

Taksim Eroin Fabrikası, hürriyet.com.tr, “Devlet 1932’ye Kadar Eroin Üretip Sattı”

Eskiden Buralar Hep Uyuşturucuydu: 14 Maddeyle İstanbul’daki Eroin Fabrikaları

http://onedio.com/haber/10-yilda-15-milyon-kes-yarattik-her-yastan-17-maddede

cumhuriyetin-eroin-fabrikalari-565026

http://www.yeniakit.com.tr/haber/ismet-inonu-uyusturucu-fabrikalari-kurmus-55203.html

http://hafif.org/yazi/turkiye-deki-yasal-eroin-fabrikalari/

https://de.wikipedia.org/wiki/Hasan_Saka

  1. Mazhar Osman Uzman, Keyf Veren Zehirler, Kader Matbaası: İstanbul, 1934.
  2. Türkiye’deki yasal eroin fabrikaları http://hafif.org/yazi/turkiye-deki-yasal-eroin-fabrikalari 22.02.2016
  3. Türkiye’deki yasal eroin fabrikaları http://hafif.org/yazi/turkiye-deki-yasal-eroin-fabrikalari 22.02.2016
  4. Overdose Türkiye, Cengiz Erdinç
  5. Afyon İmparatorluğu’ndan Eroin Cumhuriyetine, Süleyman GÜLER, Radikal Gazetesi, 27.10.2013
  6. Afyon İmparatorluğu’ndan Eroin Cumhuriyetine, Süleyman GÜLER, Radikal Gazetesi, 27.10.2013
  7. Türkiye’nin Yasal Eroin Fabrikaları, Best Haber, http://besthaber.net/derin-tarih/turkiyenin-yasal-eroin-fabrikalari.html, 06.01.2016

Blog yazıma tepki göster
Harika
0
Harika
Beğendim
0
Beğendim
Haha
0
Haha
Beğenmedim
0
Beğenmedim
Güzel
0
Güzel
Anlamadım
0
Anlamadım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir