Sıtkı Hocam,
Niye sinemadan
Niye Humprey’den giriş yaptım, bilmiyom ama
Filmler insanın iç dünyasını yansıtır,
Hayatı anlamlaştırır
Bazen yaşadıklarını görürsün o sahnelerde,
Bazen yaşamak istediklerini,
Mesela;
Bazı filmler vardır, perdede kendinden çok şey görürsün …
Mesela;
Bazı filmler vardır, sorgulamaz, tartmazsın,
Kendini teslim edersin ona …
Mesela;
Bazı filmler vardır, ya bu benim sevdiğim insanın başına gelirse deyip
Kafanı yana çevirip sinemanın karanlığında onun yüzüne baktırır …
Mesela;
Bazı filmler vardır, samimidir. Perde’de ki sensindir, babandır, abindir, dostundur. Onlarla ağlarsın …
Mesela;
Bazı filmler vardır yaptığın hataları kafana vurur, ağırlığında ezilirsin ya da sana yapılan hataları hatırlatır ve sonra o hatayı yapan kişinin senin bilmediğin hallerini gösterir sana. Pişmanlığını, acısını …
Mesela;
Bazı filmler vardır ki gönlünün tahtına kurulur bir daha da inmez …
…..
…
.
Mesela
Humprey benim idolümdür.
Sert bakışlar,
Yakısı kalkık pardösü,
Her zaman ağızda tüten filtresiz Bafra sigarası,
Konuşurken bile ağzındadır,
Alnı kapatan fötr şapka.
Hani kırbaçsız Indiana Jones, smokinsiz James Bond, şemsiyesiz “singing in the rain”, Kırmızı montsuz Çiçek Abbas olmazsa, bu giyim tarzı olmadan da Humprey olunmaz.
Her mesleğin bir tanrısı varsa, Humprey sinemanın tanrısıdır. En azından benim için. Humprey abi diğer jönler gibi yakışıklı değildir ama sırf karizmadır. Ağır abi. İşte bu yüzden Dünya sinemalarının en güzel kadını Ingrid Bergman’ı tavlar.
Play it Sam again.
Dendiğinde zenci piyanist “as time goes by”ı çalar.
Ingrid abla hüzünlenir.
“You must remember this, A kiss is still a kiss”
dizesi söylenirken Humprey abi içeri girer.
Karizma budur.
Beyaz kruvaze ceket
Bafra cıgarası yine ağızda
ve sert,
ve kızgın bakışlar
O sırada Ingrid ablam buğulu gözlerle kafasını kaldırır.
Sol gözünde bir damla yaş.
İnsanın içinin yağı erir.
Ve Humprey abi ile bakışır.
Oooffff Sıtkı Hocam,
Ooooffff
Sıtkı Hocam,
Mesela;
Sophie’nin Seçiminde; çocukları arasında tercih yaptığı bir sahne vardır. Benim hala rüyalarıma girer. Çok etkilendim. Benim de iki çocuğum var, Sıtkı kardeşim. Filmden hiçbir kare hatırlamıyorum. Sadece o kareyi ve seçimini yaptıktan sonraki Meryl’nin yüz ifadesini hatırlıyorum. Tabii, Meryl Streep’den başkası da bu rolü oynasa bu kadar etki bırakmazdı. Yalnız tüm samimiyetimle söylüyorum, üstünden bu kadar yıl geçti, hala yataktan terleyerek kalkarsam, bil ki o sahne kabus gibi uykumdan gelip geçmiştir.
Mesela;
Babam ve oğlum’da Çetin Tekindor’un “benim yüzümden diyerek” üstünü parçaladığı sahne. Filmde vicdanı olan herkesin ağlamasını tetikleyecek bir çok sahne vardı. Film bitiminde kendimi dayak yemiş gibi hissettim. Benim o yaşlarda oğlum var Sıtkı Hocam. Ya da “Bisiklet Hırsızları”nda baba bisikletle yakalandığında, oğlu yanında iken kalabalıktan dayak yer. Bir baba için ne acıklıdır. Hiçbir baba oğlunun gözünde kahraman olma şansını kaybetmek istemez. Çok kötü bir sahnedir. Benim o yaşlarda oğlum var, Sıtkı Hocam.
Mesela;
Vito Carleone’yi herkes mafya lideri ya da baba olarak bilir. Ancak ben Carleone’ye baktığımda ailesi üzerine titreyen sevecen bir adam görürüm. Filmin her karesinde aile ve aileye düşkünlüğü vurgulanmıştır. Bir mafya babası olarak sokakta ya da çatışmada değil, torunu ile oynarken ölür.
Mesela;
Clint abi,
Benim için iyidir, çirkindir ama kötü demeye dilim varmaz.
Mesela;
Rita Abla,
Sevgili Sıtkı, sen küçüksün
Hatırlamazsın
Gilda filminde Rita abla oynamıştı,
Gögüs hizasında siyah saten elbise bir hatuna bu kadar mı yakışır.
Savrulan kızıl saçlar, başın üstünde böyle mi toplanır.
Uzun siyah bir eldiven böyle mi çıkarılır.
Bir eldiven böyle mi çıkarılır.
Böyle mi çıkarılır?
Çıkarılan bir eldiven böyle mi sallanır?
Çıkarılıp, sallanan bir eldiven böyle mi atılır?
Böyle mi atılır.
Bu akşam çok içtim Sıtkı’cım
Ne dediğimi bilmiyorum.
Bir vaktim olduğunda
Sana Charlie Chaplin’i de yazarım
Dünya sinemasının en vazgeçilmezi
Bütün CD’leri bende var
Hala gülerim.
Nadir AVŞAROĞLU
Kasım – 2015