20Kas2024

Paylaş

ŞİİRE DAİR IV  

Sıtkı Kardeşim,

Çok uzun zamandır
Birkaç madenci arkadaş ile birlikte
İkinci kadehin sonunda bazen şiir okuyoruz

Ümit Yaşar, Orhan Veli ve Atilla İlhan

Sıtkı Kardeşim,
Bilirsin

Şiir bekleyiştir, hasrettir, özlemdir,
Şiir bu dünyaya anlam kazandırır
Bazen duygusallık, susmaktır
Bazen başkaldırı, ezilmişlerin sesi
Bazen şizofren hayallere daldırır
Yolculuğa davet, yuvaya geri dönüştür

Şair dediğin iki kelime ile dünyaları anlatır.

“Seni,
Senden sormalara doyamam
Gitme, dayanamam”

Onu, ondan sormak anca bu kadar anlatılabilir.

O zamanlar ben askerdeyim
O kara gözler de, kilometrelerce uzakta
Dualarım kabul oldu, askerde beni ziyarete geldi
Nizamiye denilen küçücük bir alanda
Bir tahta masada onunla baş başa

Kuytuda, herkesten uzakta bir masa
Kara gözlerine bakış, bir anlık suskunluk
Ellerini avucunun içine alırsın.
Parmaklarını iyice büker,
O küçücük, o körpe kız ellerini
Avucunun içinde saklarsın.

O an zaman durur.
Hiç bitmesin istersin.
Küçücük eli
Sıcaktır.
Titrersin.

Askerlik döneminde insanın en çok istediği,
En çok özlediği şey budur.
Onu, ondan sormak.
Kısacası ona “nasılsın” diyebilmek.
İnsanın ciğerinden kopar,
Her şeyi anlatabilen
Muhteşem bir kelimeymiş gibi gelir.
“Onu ondan sormak”

Ziyaret saati biter
Şiirin ikinci beyiti gelir

O sıcacık eller, kapkara gözler,
Senden ayrılıp giderken, o uzun ağaçlıklı yolda yavaş yavaş kaybolur. Senden uzaklaşırken cüssesi küçülür, giderek bir silüet olur.
Gün batımı o uzun kavaklı yolda sık sık arkasına bakar, o da kahrolur.
“Gitme dayanamam”

Uzaktaki kente tekrar dönersin,
Kıpkızıl bir gün batımı,
Ilık bir kış rüzgarı,
Araya mesafeler girer.
Tuttuğun elin sıcaklığından,
Karlı tepelerdeki kara gözlere dönüş.
Zordur. Çok zordur.
“Gitme dayanamam”

Her şiirin bir hikâyesi vardır
ve çoğu insan da şiirlerde kendisini bulur.
Yaşadıkları ile birebir örtüşür şiirler.
Bazı şiirler vardır ki insanı hüzünlendirir,
Bazıları vardır ki kalbin sıkışmasına sebep olur.

Belki bir serzeniş, bir yakarış,
Belki bir itiraf, belki bir iltifat …
Ama sanırım en çok aşk!
Kendi içinde, yazanın ruhunda,
Okuyanın kalbinde …
Kelimelerin en saf halidir.

Geçen gün TMMOB’nin bir etkinliğinin ardından
Bir grup mühendis-mimar bir aradaydık
Gecenin ilerleyen ve geç saatlerinde,
Peynir, kavun, birkaç kadeh rakının ardından
Balkonda, Ankara’nın soğuğuna aldırmadan,
Hem de hiç beklemediğim kişilerden
Şiirler okundu,
Ezbere, içten
Yürekten

Ama şiir okuyan dostların
Çoğunun yaşı 50’nin üzerindeydi.
Kendinden küçük şair tanımayan bu dostlar
Eminim hepsi lise aşkına şiir yazmıştır.

Bizim zamanımızda kızlar
Delikanlıya olumlu yanıt vermezdi
Ayıptı …..

Ancak onlarda hoşlandıysa
Ona bir şey örerlerdi
Çoğunlukla atkı
Bazen bir kazak
Bir çift çorap

Sıtkı Hocam

Bizim zamanımızda sevdiğin kıza;
İlkokulda okurken gazoz-simit ısmarlardın
Ya da teneffüslerde onun istediği oyundan oynardın
Ortaokulda evine kadar takip eder, pencereye çıkmasını beklerdin
Lise çağlarında, ona şiir yazar, gizlice verirdin.
Şimdi …………….

Artık kalmadı Sıtkı Hocam
Artık kalmadı

Ne bir çift buğulu göze şiir yazan
Ne de delikanlılara kazak ören
Artık hisler, duygular kalmadı

Şimdilerde şiir yerine 140 karakterle tweet atılıyor
Atkı örmek yerine instagramdan foto paylaşılıyor

Nadir AVŞAROĞLU
Aralık – 2017

Blog yazıma tepki göster
Harika
0
Harika
Beğendim
0
Beğendim
Haha
0
Haha
Beğenmedim
0
Beğenmedim
Güzel
0
Güzel
Anlamadım
0
Anlamadım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir