Sıtkı Hocam
Sen “ince”yi
Muharrem İnce’den bilirsin ama
Bir de “İncesaz” var.
“İncesaz” denince
Senin aklına bir grup genci yaptığı müzik
Ya da Melahat Gülses gelir.
Ama İncesaz onlardan başka birşeydir.
Sıtkı Kardeşim
Senin yaşın yetmez,
Sen o zamanlar yoktun,
İncesaz;
Klasik Türk müziği çalan,
Tambur, kanun, ud, keman ve rebap’dan oluşurmuş.
Aslında beş kişilik olması gereken bu grup,
Bazı fakir sofralarında üçe düşer,
Bazı zengin sofralarında
Kemençe ve ney’in de eklenmesiyle 7’ye çıkarmış,
Anadolu’daki oturak alemlerinde
Bendir ve Kudümün de kullanıldığı olurmuş,
Yalnız hepsinin ortak noktası
Fasıl yapıyor olmaları imiş,
Bugün Oda müziği denilen formun
İlk versiyonu,
Hemen hemen tüm ezgilerinde,
Derinden gelen bir ümit,
Sıcaklık, bahar havası taşıyan
Taze bir sabah,
Sakin bir gökyüzü duruluğunda,
Öykü güzelliğinde,
Şiir akıcılığında bir müzik
İncesaz.
Eser sıralamasında büyük eserlere yer verilmez,
Şarkı, türkü ağırlıklı olurmuş,
Mekan olarak da saray, köşk, konak, tekke
Gibi yerler tercih edilirmiş
Fasıl Acemaşiran saz semaisi ile açılır,
Araz buselik taksimle devam eder,
Repertuarda mutlaka
Ferahfeza peşrev,
Sultani Yegah Saz Semaisi,
Yer alırmış,
Finalde de
Longalar ve sirtolarla
Kapanış yapılırmış,
Güneşli pazar kahvaltılarının en huzurlu fon müziği.
Çiçekler açar masanızda, güneş göğsünüze dolar,
Ilık bir esinti çıplak ayaklarınızı okşar geçer,
Pencerede kediler oynaşır umursamaz bir edayla.
Kan renginde bir çay, lezzetli bir zeytin
En bahar, en deniz, en mavi, en alaturka …
İncesaz.
Sıtkı kardeşim
Senin yaşın yetmemiştir.
Bilmezsin bilmesine ama,
“İnce” kelimesi denince
Senin aklına Muharrem gelir ama
İnce kelimesi “İncesaz”dır
Nadir AVŞAROĞLU
Haziran – 2018