Sevgili Sıtkı,
Yerden göğe kadar haklısın
Bu güzelim bitkiye
Ayçiçeğini kim demişse
Halt etmiş
Bunun adı günebakandır.
Anadolu’da semşamer’dir.
Çiğdem’dir, güneaşık’dır.
Ama ayçiçeği değildir.
Onu diyenler halt etmiş.
Sıtkı kardeşim
Sana günebakanın hikayesini anlatayım.
Eski çağlarda insanoğlu için din kavramı yokken;
Kavrayamadığı, algılayamadığı birçok doğa olayını,
Kendi bilincinde söylenceler yaratarak somutlaştırmak istemiştir.
İnsanoğlu nedenini kavrayamadığı doğadaki
Her deviminin bir ifadesi olarak,
Kendisi için yarattığı bu söylenceler
Çağlar boyunca insanın kendisini bir anlatım tarzı,
Yaratıcılığının ve sanatının kaynağı olmuştur.
Bizler bu söylencelere mitoloji diyoruz.
Dünya üzerinde bilinen en önemli söylenceler
Anadolu insanına aittir.
Dünya gençtir;
Anadolu insanı doğanın ortasında toprağa bağlıdır;
Günlerini ağaçların, denizlerin, tepelerin, çiçeklerin arasında geçirir.
Doğada bulunan her nesne için bir açıklama,
Bir söylence yaratma ihtiyacı vardır.
Güneş tanrısı Apollon, Deniz Tanrısı Poseidon,
Avcılık Tanrıçası Artemis, Güzellik Tanrıçası Afrodit
Bu açıklamaların bir eseridir.
Anadolu insanının gözle gördüğü,
Tanıdığı ama bir türlü mantıklı bir açıklama bulamadığı
Doğal nesneler içinde söylenceleri vardır.
Bunlardan biri de günebakan çiçeğinin hikayesi;
Güneş tanrısı Apollon,
Dört atın çektiği arabasının arkasına
Güneşi alarak doğu kapısından çıkar,
Bütün gün yeryüzünü ısıtıp bitkilere ve ağaçlara
Hayat vererek gökyüzünde kalıp,
Akşam ise Olimpius dağında diğer tanrılarla
Birlikte olabilmek için güneşi batı kapısında toprağın altına bırakırmış.
Güneş Tanrısı Apollon’un bu seferlerinden birinde;
Okeanas’un kızı Klyte, Apollon’u görür,
Aşık olur ve onu çok sever.
Apollon’da bu aşka karşılıksız değildir,
Güneşle birlikte arabasını gökyüzünde bırakarak
Yeryüzüne iner ve Klyte ile birlikte
Pınarların, kuşların, çiçeklerin arasında
Bu büyük aşklarını yasarlar.
Klyte ve Apollon birbirlerine çok düşkündür.
Bir gün Apollon ve güneş yeryüzünde görülmez
(Anadolu insanının güneş tutulmasını açıklama tarzı olsa gerek),
Apollon’unun çekip gittiğini düşünen Klyte
Bu duruma çok üzülür ve kahrından ölür.
Ertesi gün tekrar buluştukları yere gelen Apollon,
Sevgilisi Klyte’nin cansız bedenini görünce
Çok üzülür, kahrolur.
Tanrılar Tanrısı Zeus’a yalvararak
Ona tekrar hayat vermesini ister.
Zeus’ta bu isteği ret etmeyerek,
Boyu Klyte’nin boyu gibi uzun,
Saçları onun gibi sarı, güzel bir çiçek haline getirir.
Bizler bugün bu çiçeğe günebakan diyoruz.
Klyte ve Apollon’un aşkları o kadar büyüktür ki,
Hatta bugün bile; Apollon arabasının arkasında
Güneş ile birlikte gözüktüğünde
Günebakan çiçeği başını Apollon’a çevirir,
Gökyüzünde bütün gün onu izler,
Aksam güneş batınca da,
Boynunu hüzünlü bir biçimde eğerek,
Tekrar onu beklermiş.
Binlerce yıl önce Anadolu insanının
Güneşin toprağa verdiği bereketi,
Güneş tutulmasını ve
Günebakanın güneşe doğru olan
Hareket tarzını açıklamasına bakın,
Bir de günümüzde
Kafasında fesi ile
Kadir Mısırlıoğlu’nun açıklamalarına
Bu toprağın insanının yaratıcılığına hayran olacaksınız.
Sevgili Sıtkı,
İstediğim kadar mühendis olayım,
İstediğim kadar bilimsel bir öğretim görmüş olayım;
Ben bu hikayeyi okuduktan sonra
Öyle fotosenteze ya da bitkilerdeki klorofile falan inanmıyorum.
Ben günebakan çiçeğinin Klyte olduğunu biliyorum.
İnanmayacaksın ama her çekirdek çitlediğimde
Ya da eşim yemek için bir kızartma yaptığında
Klyte ve Apollon’un bu büyük aşkları
Aklımın bir kösesinden geçiveriyor.
Sevgili Sıtkı
Eski ve ünlü bir Acem şairinin de dediği gibi,
Sanma ki hikâyesi
Şu titreyen dalların
Düşen yaprakla biter
Böyle bir kara sevda
Kara toprakta biter
Ne yazık ki,
Bu güzelim toprakların
Unutulmaz aşkları
Hep kara toprakta bitmiş
Bu toprakların kaderi ….
Nadir AVŞAROĞLU
Kasım – 2018