Sıtkı Hocam,
Benim de kafam oldukça karışık
O malzemelere neden çöp deniyor.
Güzelim kibritlere neden “çöp” muamelesi yapılıyor.
Neden bu toplumda “uzun” olana hoş bakılırken
Kısa olana “ezik” gibi davranılıyor.
Bilmiyorum.
Ancak bu kısa çöp demişken aklıma geldi. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir haber vardı; “Bir zamanların devrim icadı olan “kibrit”in üreticileri kepenk indirmeye başlamış. Sadece promosyon ve hediye amaçlı üretilen kibritlerin bile satış rakamları giderek düşüyormuş.”
İstanbul’da özel bir kibrit üretim fabrikasının satış müdürü; “Türkiye’de son 5 yılda kibrit kullanımının “yok” denecek kadar azaldığını belirterek, günümüzde kibritin artık hediyelik eşya ya da promosyon ürünü olarak değerlendiriliyor. Kibrit fabrikalarından birçoğu kapandı. Maliyet yüksek ama halk hala kibritin bir kutusuna 10 kuruş vermek istiyor” demiş.
Sıtkı kardeşim,
Nedendir bilmem, bana hüzünlü geldi.
Sigarayı bırakalı çok oldu.
Evdeki ocak da otomatik çakmaklı
Kısacası, ben yıllardır kibrit kullanmıyorum.
Eskiden bakkallardan alırdık.
Bakkal onluk paketin kâğıdını yırtar.
İstediğin kutu kadar kibriti verirdi.
Gerçekten de yıllar yılı kutusu 10 kuruştu.
Büfelerde, tekel bayilerinde, seyyar tezgahlarda
Şeker ve sakızların arasında olurdu.
Ben, Malazlar, bir de Kav diye
İki marka hatırlıyorum.
Evdeki fırını yakardık,
Banyodaki şohbeni yakardık,
Kış günü sobayı yakardık.
Ciğerin derinliklerine çektiğimiz sigarayı yakardık.
Efkarla sigarayı yakarken derinlere dalar,
Parmağımızı yakardık.
Gitti.
Çocukluğumun, gençliğimin
En güzel anılarından biri daha gitti.
Sıtkı hocam,
O, her zaman vasati 40 çöptü.
Bazen sayardık,
Masanın üstüne döküp kaç tane var, bakardık,
Döktüğümüz kibritlerden şekil yapar, oynardık.
Kibrite bir fiske vurur, yakar diğer çocuklara atardık.
Kibritle oynanmaz diye tembih alırdık.
Biraz büyüdük, yakmayı öğrendik
Dikkatli olmayı, söndürmeyi öğrendik.
Bazen ıslanır yanmaz, bizi usandırırdı.
Rüzgarda sönünce gıcık olurduk.
Kış günü ise paltonun içinde
Yaz günü ise bir ağaç arkasında yakardık
Bazen bir apartmanın girişinde sigarayı yakar
Kibritle uğraşmaz yaktığımız sigaranın ucunu arkadaşlara sunardık.
Gizli, gizli sigaraya başladığımız da dostumuzdu kibrit.
Sigarayı kibritle yaktığımızda delikanlı olduk, sanırdık.
Gömleğin düğmesini dikerken düğmenin altına koyardık.
Bazen ucunu kırar, dişimizi kurcalardık.
Artık, gitti.
Çocukluğumun, gençliğimin
En güzel anılarından biri daha gitti.
Ama her zaman vasati 40 çöptü.
Sıtkı kardeşim,
Mesela, bazıları kibriti dışarıdan içeri
Yani aşağıdan yukarı, kendine çekerek yakar.
Sallayarak söndürürler
Bazıları içerden dışarı sürterek yakar
Üfleyerek söndürür.
Müthiş bir kokusu vardır.
Üfledikten sonra ortalığı kokusu sarar
İnsanın tekrar yakası, kokuyu içine çekesi gelir.
Doğrudur,
Çakmağın yerini asla tutmaz, tutamaz,
Çakmak gibi pratik değildir.
Ama bambaşka bir edebiyatı vardır
En keyifli anında sigarayı hüzne büründürür.
Kokusunda keder vardır, efkar vardır.
Bir kibrit çöpünü yanarken izlemek
Çıkardığı “haşşş” diye ses,
Parlayan alevi, alevin giderek yok oluşu,
Parmaklarının ucuna doğru kayboluşu,
Yandıktan sonra mütevazi bir şekilde boynun eğer
Sevdiğinden yana yavaşça bükülür, kaybolur.
Yozlaşmış, mekanik, duygusuz bir dünyada
Ahşap gövdesi ile yıllardır dimdik ayakta durur.
Ama her zaman “vasati 40 çöp”tür.
Geçmişten günümüze samimi kalabilen ender şeylerden biridir.
Diyet yapan kadınlar için “bir kibrit kutusu” ölçü birimidir.
Pipo içenlerin vazgeçilmezidir.
Çakmak gibi fabrikasyon değil,
Karakterlidir, masumiyeti vardır
Kibritin çöpü, alevi vardır.
Özlenen bir kokusu vardır.
Onurlu, gururludur.
Yeri gelir, bir mumun gölgesinde huzur bulur,
Yeri gelir, mumu öper, huzur bulduğu gölgesine sarılır.
Yeri gelir tutkuyla ışık verir, aydınlık olur.
Yaman bir ruhu vardır.
Mum’un aşkıdır.
Şarabın soyundandır.
Asker mektuplarının kenarını
Şiirlerdeki bütün ateşleri o yakar.
Artık, gitti.
Çocukluğumun, gençliğimin
En güzel anılarından biri daha gitti.
Kibrit artık bizim kuşağın anılarında kalacak
Ama benim için her zaman “vasati 40 çöp” olacak.
Temmuz – 2019