Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel bir televizyonda katıldığı programda gündeme dair konularda açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin cari açığında önemli bir paya sahip olan enerji ithalatı konusuna da değinen Erdoğan, Türkiye’de kömürle çalışan termik santrallerde son dönemlerde ithal kömür kullanımının azaldığını ve bundan böyle yerli kömür kullanımının artacağını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine; “Geçtiğimiz yıl 63 milyar dolar olan dış ticaret açığının yarısından fazlası enerji kaynaklıdır. Her alanda ileriye gittikçe enerji ihtiyacı artıyor. Bir ülkenin refah düzeyi nasıldır sorusunun cevabı enerji tüketimiyle de orantılıdır. OECD ülkeleri arasında enerji talep artışının en fazla olduğu ülke Türkiye’dir. İlla ithal kömür alalım ısrarında olanlar var. Ben şahsen buna karşıyım. Cari açığı artırdığı için karşıyım. Benim yerli kömürüm var. İthal kömürden 5 kullanacağına bundan 10 kullanırsın ve cari açığı düşürürüz. Bu adımın atılması lazım.” ifadeleri ile devam etti.
Bilindiği gibi ülkemizde termik santrallerde ağırlıklı olarak linyit ve taş kömür kullanılıyor. Bu iki temel kaynağın yanı sıra son yıllarda az miktarda da olsa asfaltit de tercih ediliyor. Türkiye’nin linyit rezervleri ise taş kömür rezervlerinden çok daha fazla, dolayısıyla yerli kömür kullanımının artması büyük oranda linyit kullanımının artması anlamına geliyor. Isıl değeri, yani enerji potansiyeli daha yüksek olan taş kömürü ağırlıklı olarak Zonguldak Havzasında bulunmakla birlikte, linyit rezervleri Türkiye’nin birçok bölgesine yayılı vaziyette. Genç yaşta olan linyit rezervleri yüksek neme sahip olduğu için ısıl değeri düşük, bu nedenle taş kömürü kadar verimli bir seçenek değil.
İthal fosil yakıtları azaltmaya yönelik politika ifadelerine rağmen Türkiye kömür teşvikleri ile enerjide dışa bağımlılığını arttırmaya devam ediyor. Dış ticaret açığının halen önemli bir kısmı fosil yakıt ithalatından kaynaklanıyor. İklim ve enerji uzmanı Önder Algedik tarafından hazırlanan Kömür ve İklim Değişikliği 2017 Raporu, Türkiye’nin kömür ve fosil yakıt politikalarını inceliyor. Rapor, Paris Anlaşmasını onaylamayacağını ifade eden Türkiye’nin 2010’dan sonra ithal yakıtlardan kömür, petrol ve doğalgaza tam bağımlı hale geldiğini ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanının da sözlerinde belirttiği gibi başta rüzgar ve güneş enerjileri olmak üzere ülkemizin enerji ihtiyacının tamamının yenilenebilir enerjiden karşılanması mümkün değil. Dolayısıyla başta kömür, petrol ve doğalgazdan üretilecek enerjiye de ihtiyaç bulunuyor. Ancak seragazı salımları da göz önüne alınarak kontrollü bir enerji politikasına ihtiyaç var. 1990-2015 arası 25 yılda seragazları salınımlarını 262 milyon ton arttıran Türkiye, Paris Anlaşması öncesi verdiği niyet beyanına göre 2030’a kadar 454 milyon ton daha arttırmak istiyor. Bu yüzden fosil dışı enerjilerin payı 1990’da % 18 iken 2015’de % 12’ye düştü.
Türkiye’nin 2000 yılına kadar ithal kömür santraline sahip değilken bugün 7 GW kurulu güce ulaştı. Her bir birim yerli kömür santrali kapasitesine karşılık ithal kömür 1,5 birim arttı. Bugün sahip olduğu 62 santral ile 16,7 GW’lık kurulu güce rağmen ithal santraller daha çok elektrik üretiyorlar. Kurulum aşamasındaki santraller arasında 20,2 GW ile ithal kömür santralleri yine lider. Gündemde olan yerli kömür söylemine rağmen sadece 5 GW yerli kömür santrali inşa halinde ya da lisans sürecinde bulunmaktadır. Bu santraller bittiğinde Türkiye’nin kömür santrali kaynaklı salımları Türkiye’nin 1990’daki bütün salımlarından daha fazla olacağı hesap ediliyor.
Türkiye’nin atmosfere saldığı sera gazları 1990’da 214 milyon tondan 2015’de 475,1 milyon tona çıktı. 25 yılda gerçekleşen 261,1 milyon tonluk artışın 205,7 milyon tonu enerji sektörü kaynaklı. Kömürlü termik santralleri ise bu dönemde karbondioksit salımlarını 30,4 milyon tondan 80,3 milyon tona çıkarttı. Şuan mevcut 16,7 bin MW’lık 62 santrale aday santraller eklenirse karbondioksit miktarının 225 milyon ton mertebesine çıkması bekleniyor. Algedik, bu politikaların Türkiye’nin kömür, petrol ve doğalgaz ithalatını sürdürmek için Paris anlaşmasını onaylamadığını gösteren bulgular olduğunu belirtti.
Türkiye’de 1980’lerden önce kömür ithalatı yok denecek kadar azken, 1990’lı yıllarda 10 milyon tonun, 2000’li yıllarda ise 20 milyon tonun üzerine çıktı. Öyle ki 1994-2014 arasındaki 20 yıllık dönemde kömür ithalatı % 291 artış gösterdi. İthalattaki artışın en büyük sebebi, elektrik üretimi için ortaya çıkan talep olarak gösteriliyor. Türkiye’nin kömür ithalatı yaptığı ülkelerin başında ise Rusya, Kolombiya, Güney Afrika, Avustralya ve ABD geliyor. Elektrik üretiminde, yerli kömüre ağırlık vererek dışa bağımlılığı azaltma hedefi ise yeni değil. 2009 tarihli “Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi” 2023 için ortaya koyduğu hedefte “bilinen linyit kaynakları ve taşkömürü kaynakları 2023 yılına kadar elektrik enerjisi üretimi amacıyla değerlendirilmiş olacaktır. Bu amaçla elektrik üretimine uygun yerli linyit ve taşkömürü sahalarının, elektrik üretimi amaçlı projelerle değerlendirilmesi uygulaması sürdürülecektir.” ifadelerine yer veriliyor.
Türkiye’nin 1990’dan bu yana doğalgazı yaygınlaştırma çalışmalarını ne kömürü ne de petrol kullanımını azaltmayacağı artık ortada. 2010’dan sonra ise kömür, petrol ve doğalgazın artış hızı sürekli olarak artarken, 1990-2015 arası enerji tüketimini 75,9 milyon tep arttıran Türkiye’nin bu artışın 70,2 milyon tep’ini doğalgaz, petrol ve kömürden kaynaklandığı biliniyor. Türkiye’nin Mayıs 2016 itibariyle kurulu gücü 74.627 MW’ye ulaşmıştır. Kurulu gücün 15.913 MW’si (% 21,3’ü) kömür santrallerinden oluşmaktadır. Şekilde Türkiye’de elektrik üretimi kurulu gücünün ayrıntılarını yansıtmaktadır.
Kaynak: TEİAŞ
2015 yılında ülkemizdeki santrallerde 259,7 milyar kWh elektrik enerjisi üretilmiş olup bu miktarın % 28,4’ü olan 74 milyar kWh KS’lerden karşılanmıştır. Bu miktarın yaklaşık 40 milyar kWh’si ithal kömürden, 34 milyar kWh’si ise yerli kömür santrallerinden karşılanmıştır. İthal kömür santrallerinin kurulu güçlerinin daha düşük olmasına rağmen, üretim miktarının fazla olması, ithal kömür santrallerinin yerli kömür santrallerine göre kullanıma daha hazır olmaları ve dolayısıyla kapasite faktörlerinin yüksek olduğunu göstermektedir.
Son 10 yılda ithalata dayalı taş kömürlü termik santral kurulu gücü 3 kattan fazla arttı. Türkiye’de çıkarılan linyit, elektrik amaçlı termik santrallerin yanı sıra sanayi sektöründe ve ısınma amaçlı olarak konutlarda da kullanılıyor. 2014 yılında, toplam 64,7 milyon tonluk linyit arzının % 88,8’i elektrik amacıyla termik santrallerde tüketilirken % 6,3’ü sanayide, % 4,7’si ise ısınma amacıyla konutlarda tüketilmiş.
Yerli linyitle çalışan santrallerin kurulu gücünde son 10 yılda anlamlı bir değişim olmazken, taş kömürle çalışan termik santrallerin kurulu güç kapasitesi son 10 yılda 1.986 MW’dan 6.825 MW’a yükselmiş. Taş kömürlü termik santrallerin %89’unun ithal taş kömür kullanması ise dışa bağımlığın geldiği noktayı ortaya koymaya yetiyor. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, kömürle çalışan termik santrallerde yerli kömüre (linyit+taş kömür) dayalı kurulu güç %61 seviyesindeyken, ithal kömüre (taş kömür) dayalı kurulu gücün oranı %39’dur.
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun 2015 Kömür Sektör Raporuna göre, Türkiye’de yerli kömür kullanan 51 adet elektrik santrali işletmededir. Bu santrallerden birer tanesi yerli taş kömür ve asfaltit kullanırken, geriye kalan 49’u linyite dayalı olduğu görülüyor. Yerli santral kapasitesinin neredeyse yarısı 1980-1990 yılları arasında tesis edilirken, kamu mülkiyetinde olan bu santrallerin bir kısmı 2013 yılında varlık satışı yoluyla özel sektöre devredilmiştir. İthal kömür santrallerine gelince; 2000 yılına kadar Türkiye’nin elektrik sisteminde ithal kömür santrali bulunmamaktaydı. 2015 sonu itibariyle ise ithal kömüre dayalı termik santrallerin kurulu güç kapasitesi 6.603 MW düzeyine yükselmiştir. İşletmede olan ithal kömür santrali sayısı ise 10’a ulaşmış durumda. Bunlardan 8’inin kurulu güç kapasitesi 150 MW’ın üzerindeyken diğer ikisi küçük kapasiteli santrallerdir.
Ülkemizde kömüre dayalı elektrik üretimini teşvik için farklı yöntemler deneniyor. Bunlar arasında hem yerli hem yabancı yatırımcılar için katma değer istisnası, yurt dışından gelecek makine ve ekipmanlara gümrük vergisi muafiyeti, sigorta primi işveren hissesi desteği, ücretsiz yatırım yeri tahsisi ve kredi faiz desteği gibi seçenekler var. Sadece 2016’da kömüre 2 milyar TL’lik teşvik verildi, kamu yatırım maliyetini karşıladı ya da vergisini alınmadı. Bunun sonunda 1,3 milyar dolarlık makine ithalatına teşvik verilirken, teşvikten 2530 MW’lık ithal kömür projeleri de yararlanacak.
2016 yılında 6,3 milyar TL’lik kömür santrali yatırımına teşvik verildiği biliniyor. 2.530 MW kurulu güçte ve ithal kömür yakacak santrali çeşitlik teşvikler almış durumda. İklim ve enerji uzmanı Önder Algedik göre, “2016’da 2 milyar TL’lik bir teşvikin doğrudan ve ya dolaylı olarak kömür projelerine aktarıldığını bulduk. Bunun tüketiciye maliyeti çok daha fazla” dedi. Algedik pahalı kömüre verilen bu desteğin enerji verimliliği ve iklim dostu enerjiye ayrılması ile sorunların kökten çözüleceğini, kömür ve makine ithalatına ödenen döviz, yatırımlara sağlanan teşviklerden de tasarruf edileceğini belirtti.
Günümüzde, enerji yatırımcılarının ve uzmanlarının, yerli kömürün geleceği konusunda kafaları net değil. Ortak kanı, Türkiye’de bolca bulunan yerli linyit rezervlerinin enerji verimliliğinin düşük olmasından ötürü bu alanda yapılan yatırımların karlı olmayışı. Her ne kadar satın alma garantisi gibi teşvikler yatırımcıların ilgisini bir noktaya kadar cezbetse de, üretimde verimlilik sağlanamadığı müddetçe yerli kömürün, rekabet düzeyi oldukça yüksek olan enerji piyasasında, kısa vadede cazip bir seçenek olması zor görünüyor. Üstelik dünyada yenilenebilir enerji yatırımlarının maliyeti giderek azalırken, kömür gibi yerli kaynakların gelecekte kullanılmak üzere şimdilik toprak altında bırakılması da bir seçenek olabilir.
Nadir AVŞAROĞLU
Maden Mühendisi
Eylül – 2017
Kaynaklar :
1-http://www.dogrulukpayi.com/bulten/yerli-komurun-vakti- geldi-mi 21.09.2017
2-Algedik Önder, Kömür ve İklim Değişikliği Raporu, 2017
3-TKİ Faaliyet Raporu – 2015