Sıtkı Hocam Sen Küçüktün
Hatırlamazsın
Bu topraklarda eskiden eşkiyalar vardı.
Dün akşam TRT’de EŞKİYA filmi vardı Sıtkıcım. Köyün ağası Eşkıya’nın babasını vurur. Eşkıya da ağayı vurur ve dağlara çıkar. Hani vardır ya çocukken defalarca dinlenen ama hiçbir zaman görkemini kaybetmeyen masallar. Tıpkı öyle bir film. Defalarca izlenen ama o destansı olan, ama gerçek duygularını her seferinde aynı yoğunluğunda hissettiren bir filmdir, Eşkıya.
Özü bu olsa da bir aşk filmidir, Eşkıya
Benim şimdiye kadar gördüğüm en güzel aşk filmi,
Sevdiğinden uzun yıllar ayrı kalmışsan, genç bir mühendisken ömrün manyetik seperatörlerle ve kırıcılarla geçerken, yıllar sonra o bir çift gözü gördüğünde; kıyafeti, saçları, makyajına bakmazsın ki, aklına da gelmez. Onca uzun zamanın birikimiyle kızın gözlerine bakar, anlarsın. Mahzunlaşır, buhulanır, kopar, akar da gelir. Sen gözlere bakarsın ve anlarsın.
Eğer birini seviyorsan, aslolan gözleridir. Bazen saatlerce bakarsın, saatleri hissetmezsin. Eğer gerçekten seviyorsan, sadece gözlere bakar, her şeyi oradan anlamaya çalışırsın ki hakikaten de her şey gözlerden anlaşılır. O anda kızın ne dediği, ne söylediği, ne giydiği, senin için çok anlam taşımaz. Akşam kafayı yastığa koyduğunda sadece o gözler vardır.
Eşkıya’da 35 yıl hapiste kalıyor. Ve sevdiği kız, Keje’nin yanına geliyor. 35 yıl sonra sevdiğinin gönlü küllenmiş olabilir, sevdiği değişmiş olabilir. Sevdiği artık başka birini seviyor olabilir. İnsanın aklında kırk tane soru olur. Ve bu tip durumlarda B Planı yoktur. Kızla karşılaştıkları ilk sahnede, ilk bakışta Eşkiya anlıyor. Gözlerinden anlıyor. Kız hala onun kızı. Replik aynen şöyle;
“35 sene hapiste kaldım ölmedim. Hasta oldum ciğerimin yarısını aldılar ölmedim. Çok dövdüler, eziyet ettiler ölmedim. Sadece bu an için yaşadım.”
Eşkıya’nın beklediği an nedir; 10 metre uzaktan, kızın gözlerine baktığı an. Önemlidir. Çünkü insan ömrü oldukça o anı unutmaz. O gözleri unutmaz. Keje’nin gözlerine bakar ve o buğulu bakışı görür. Önemlidir. Artık Keje’nin konuşmasına da gerek yoktur. Eşkıya kadınının gözlerinde 35 yıllık özlemi görür. Ve o bakış, o gözler insanın ömrü oldukça aklından çıkmaz. Her akşam kafayı yastığa koyduğunda o an hep vardır. Önemlidir.
Sözlüklerde eşkiya için,
“Dağda, kırda yol kesen hırsız, haydut”
İfadesi kullanılıyor.
Bırakın anti kahramanlığı, aslında eşkiya bir kahramandır.
Anadolu’da halk; eşkıyaları kendinden saydığı sürece onlara destek vermiş, onları korumuştur. Halk gerçekten kahramanlarını seçmiştir. Sıradan bir hırsızı hiçbir zaman Köroğlu ya da Çakırcalı gibi kahraman ilan etmemiştir. Özellikle zenginden alıp yoksula dağıtmaları, onları halkın gözünde daha da büyütmüş, zaman zaman adaleti sağlamalarıyla halkın gözünde bir kurtarıcı, koruyucu konumuna yükselmişlerdir.
Anadolu’da eşkiyalar yasadışı mesleğine bir suç işleyerek değil, haksızlığın kurbanı olarak başlarlar, haksızlığa karşıdırlar, kendini savunma ya da haklı yere öç alma dışında hiçbir zaman öldürmezler, harama uçkur çözmezler. Ama birçok eşkiya dağda, en yakını tarafından ihanet edilerek, dövüşerek, vuruşarak, bir hain kurşunla ölür. Çünkü Anadolu insanı yarattığı mitlere kurşun işletmez.
Özü bu olsa da bir Türk filmidir, Eşkıya
Şu ana kadar seyrettiğim en güzel Türk filmi
Eşkıya’nın oğlu yerine koyduğu Cumali vurulur. Der ki;
“Çok korkuyorum eşkiya
Beni bırakma
Çok korkuyorum
Çok”
Eşkıya cevaplar;
“Korkma
Sadece toprağa gideceksin
Sonra toprak olacaksın
Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin
Oradan özüne ulaşacaksın
Çiçeği özüne bir arı konacak
Belki
Belki o arı ben olacağım”
Ölüme ayrı bir bakış vardır burada
Sıtkı Hocam Sen Küçüktün
Hatırlamazsın
Anadolu toprağında
Akıl ve vicdan varken
Eşkiyalar vardı.
Koçero
Köroğlu
Karayılan
Hekimoğlu
Koç Kozanoğlu
Katırcı Reşo
Yörük Ali
Çakırcalı Mehmet Efe
İnce Memed
Küçükken Necmettin Dayım benim saçlarımı okşar “naber lan Koçero” diye severdi. Koçero bir eşkıya değildir, Sıtkı kardeşim. Yıllar geçse de bir halk kahramanıdır.
Anadolu’daki eşkiya öykülerini dinlediğinde, genel toplumsal ve ekonomik sıkıntıların neden olduğu ve özellikle feodal yapının baskısından kaynaklanan bir başkaldırı öyküsü. Aslında bir haksızlığa uğrayan ve bu çeperi kırarak başkaldırabilen insanların, baskı altında kalmış insanlar tarafından bir mit haline getirilmesidir.
Eşkıyalık, feodal çağın yarattığı bir olgudur. Asıl olarak, devletin görevlerini yerine getiremediği veya baskı aygıtının güçlü olduğu yerlerde görülür.
Özü bu olsa da onurlu bir insanın filmidir, Eşkıya
Şu ana kadar seyrettiğim en onurlu duruşun sergilendiği bir film
Yine filmin bir yerinde Eşkiya “kurtla kuş bizdendir oğul. Tehlike başkasındandır.” der.
Yaşar Kemal, “Eşkıyayı sevgi ve korku yaşatır” demektedir. Gerçekten de, halk ve eşkiya ilişkisi çok boyutludur. Köylerde yaşayan halk eşkiyayı hem sever ve sayar, hem de ondan çekinir. Halk eşkiyayı hoş görüp kollar. Eşkiya da, belli bir noktaya kadar var olan toplumla bütünleşmiş durumdadır. Göçebeler ve çobanlar, dağların sahipleri olan çetelerle ortak bir dünya yaratmak zorundadır
Özü bu olsa da Anadolu insanını anlatan bir filmidir, Eşkıya
Şu ana kadar seyrettiğim en güzel Anadolu insanı anlatan film
Yine filmin bir sahnesinde Eşkıya; “Haklısın. Aşkın yanında hayatın önemi ne ki ?” der ve kanlısını öldürür.
Film akıl ve vicdan bu topraklardayken Anadolu insanının yarattığı kültür ile bütün bir pisliği bünyesinde barındıran yozlaşmış kent kültürünün savaşımını anlatıyor. Sonunda; Eşkıya her koşulda onurlu bir duruş sergiliyor, ancak kaybediyor.
Sıtkı Hocam Sen Küçüktün
Hatırlamazsın
Eşkiyalar ve eşkiyalık
Bu toprakların bir ürünüdür
Bu toprakların
Halkın taleplerini karşılayamayan merkezi otoriteye karşı
Halkın kendi içinde yarattığı kahramanlar.
Şu ana kadar seyrettiğim en güzel Türk filmi
Şu ana kadar seyrettiğim en güzel aşk filmi
Şu ana kadar seyrettiğim en güzel Anadolu insanı anlatan film
Bu akşam TRT’de Eşkiya filmi vardı.
Nadir AVŞAROĞLU
Temmuz – 2016