Sevgili Sıtkı,
Mevzuu sudan açılınca
Ekteki fotoğrafı paylaşayım istedim
Bence muhteşem bir foto
Birçok şeyi görebilmek mümkün
Kafasında kasket yerine
Şehirli olduğunu vurgulayan bir fötr
Üzerinde sıradan değil, “adam” olduğunu vurgulayan
Ceket ve yıllardır kullanıldığından artık dar gelen yelek
İki parça olmasına rağmen yamasız bir pantolon
Zeminde Arnavut kaldırımı olduğuna göre
Yokuşu olan bir şehir mekanı
Ve “Dayım” testiden buz gibi su içiyor
Ben Adana’lıyım
Sıcağın ve soğuk, buz gibi suyun
Ne olduğunu iyi bilirim
“Kana, kana” su içmek
Dayım, kana kana su içiyor
Sol eli ile testiyi tutmuş
Sağ eli ile alttan destek veriyor
Bence o sağ el fotoğrafın en güzel objesi
Bardak ya da bir tastan içmediğine göre
Testideki su sadece dayıma ait
Yani testi tek kişilik
Ama o sokağın ortasında
Ne yapıyor
Ne satıyor
İşi ne
O sandalyeye nasıl oturmuş
Anlamak zor
Fotoğrafı görünce
Çocukluğumun kahramanı dedem aklıma geldi
Bizim “küçük testi” dediğimiz testiden
Böyle su içerdi
Özellikle yaz aylarında gittiğimiz yaylada
Büyük testilerle “yüksekoluk”taki pınardan
Su doldurur, eve getirirdik
Her akşam yaptığımız bu ritüel
Çocukluk çağımızın en büyük eziyetiydi
Hele bir de Bedia teyzem;
“Bugün küp dolacak, çok su lazım” dedi mi
Ölüm gibi gelirdi.
Genelde akşam vakti giderdik su başına
Küçük çarşıda oturan kızlar da gelirdi
Ancak erkek halimizle
Suya geldiğimiz belli olmasın diye
El arabasını ve testileri saklardık
Kızlar su doldurana kadar onları bekler
Arkadaki ardıç ağacının altına oturur
Kızlar su doldurana kadar onları süzerdik
Hele bir de Recep abi sigara yaktı mı
Kendimizi en havalı, en bıçkın hisseder
Kızlara daha derinden bakardık
Eve geldiğimizde
“Nerede kaldınız, döğüsün oğulları” şeklinde fırçayı yer
Dedemin “küçük testiyi doldurup, verin” sözüyle kaçardık
Bu fotoğraftaki gibi
Dedemin ne fötrü, ne yeleği vardı ama
Kasketi ve şalvarıyla testiden suyu aynen böyle içerdi.
Sol elle tutar
Sağ elle destek verirdi
Ne artık, testiler kaldı
Ne de dedem hayatta
Eski ve ünlü bir Acem şairinin
Şiirinde de belirttiği gibi
“Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar …
Zaman sanki bir rüzgâr
Ve bir su gibi aksın…
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın …”
Nadir AVŞAROĞLU
Ağustos – 2017