Halk otobüsü ile Kızılay’dan Ulus’a doğru giderken otobüs muavini bağırırdı; “Gençlik Parkı, İller Bankası’nda inecekler arka kapıya yanaşsın”.
Ancak artık iller Bankası Binası yok. Cumhuriyetin ve başkentin simge mekanlarından biri olan Ulus’taki İller Bankası Binası, gece yarısı Ankara Büyükşehir Belediye ekiplerince yıkıldı. Geçtiğimiz yıl Ankara 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in talebi ile İller Bankası’na ait 1937 yılında mimar Seyfi Arkan tarafından yapılan Ulus’taki binasının tescilini kaldırmıştı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, binanın mülk sahibinin talebiyle Hergelen
Meydanı’na yapılan camiye meydan kazandırmak(!) amacıyla yıkıldığını söyledi. Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun binanın yıkılarak caminin arkasına taşınması yönünde karar aldığını belirterek, yıkımı gerçekleştiren Belediye ekiplerini kutladı ve muzaffer bir eda ile yıkıntının üzerinde poz verdi.
Erken Cumhuriyet dönemine ait tarihi yapıları bulunan Ankara’da sessiz bir yıkım gerçekleştirildi. Bir dönemin sembol mimari yapılarından İller Bankası Binası da Koruma Kurulu kararına ve Ankara Mimarlar Odası ve sivil toplum kuruluşlarının tüm uğraşına karşın hemen arkasında inşa edilen camiye kurban edildi. İller Bankası için hukuksal süreç devam ederken, bina, Haziran ayının ortasında bir tatil günü ani bir baskınla yıkıldı. Yıkımla birlikte banka arazisi camiye devrolurken, hâlihazırda oldukça geniş bir meydanla projelendirilen cami, inşaat bittiğinde daha da büyük bir alana sahip oldu.
Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun akıllara ziyan kararı ile modern Türkiye’nin başkenti artık yok ediliyor. Sıhhıye Köprüsü’nden başlayarak Ulus Meydanı’nda biten hat, Ernst Egli, Bruno Taut, Ahmet Hikmet Koyunlu, Seyfi Arkan gibi ünlü yabancı ve Türk mimarlarca tasarlanan Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Ankara Olgunlaşma Enstitüsü, Ankara Radyosu, Türk Hava Kurumu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İller Bankası gibi erken dönem cumhuriyet binalarıyla adeta bir açık hava mimarlık müzesi gibiydi. İller Bankası’nın Atatürk Bulvarı’ndan koparılması ayrıca bu değerli hatta da vurulmuş önemli bir darbe oldu.
İller Bankası Binası 1935-37 yıllarında Mimar Seyfi Arkan tarafından yapılmış ve Cumhuriyet’in aslında kalkınma sürecinin bir kurumu olarak kurulmuştu. “Belediyeler Bankası” adı ile inşa edilen yapı, hem kentleşme hem de mimarlık tarihi açısından önemli modern mimarlık izleri taşımaktaydı. 1935 yılında açılan mimari proje yarışmasında birincilik kazanan Seyfi Arkan’ın projesi olan, 20. yüzyılın çağdaş, yenilikçi, yalın ve bir o kadar da mütevazı tasarımıyla kentsel hafızada yer edinen, birinci derece tescilli kültür varlığı İller Bankası Binası, birçok meslek kuruluşu, Odalar, STK’lar ve akademisyenlerin itirazlarına rağmen yıkıldı.
Bir başkent oluşturma düşüncesi ile planlı bir şekilde tasarlanan İller Bankası Binası, giriş holünden başlayarak şaşırtıcı mimarlık öğeleri barındırır. Giriş ve bekleme salonu oldukça özenlidir. Ülkemizi imar edecek ve kentleştirecek bu kuruma verilen değer daha binanın girişinden itibaren yansıtılmaktadır. Atatürk döneminde binanın mimarı Seyfi Arkan’a verilen özgür çalışma ortamının yansımaları İller Bankası Binası’nda fazlasıyla görülmektedir. Kuruluşundan yıkımına kadar İller Bankası yönetimleri de bu durumun farkına varmış ve gerek yönetsel olarak gerek idari olarak binada çok az değişiklik yapmışlardır. Kuruluşundan günümüze kadar geçen 80 yıl içinde İller Bankası yöneticileri binanın aslına sadık
kalarak binayı korumaya özen göstermişlerdir. Binanın kuruluş yıllarında tasarlanan pirinç kapılar ve bazı duvar doğramaları yıkıldığı güne kadar muhafaza edilmiştir.
Ankara’nın sembol kent olduğunu ve cumhuriyet ideolojisinin burada şekillendiğini bilen mevcut yöneticiler, bu ideolojiyi var eden tarihsel dokuyu bilinçli olarak birer birer yok ediyorlar. Hergelen Meydanı’na yapılan yeni cami tamamen siyasal bir bakış açısının ürünü olarak şekilleniyor. Burada moderniteyle, demokrasiyle, Cumhuriyet’le, evrensel değerlerle hesaplaşma yaşanıyor, Cumhuriyet mirasını ve bu değerleri taşıdığı düşünülen yapılar tıpkı İller Bankası Binası gibi yok ediliyor.
Yok Edilen Bir Başkent
Ankara Marşı, bizlere ilkokul yıllarımızda öğretilmişti. “Ankara, Ankara, güzel Ankara”. Ancak bu marşın en beğendiğim mısrası “Yoktan var edilen ilk şehir sensin” ifadesiydi. Gerçekten de muhteşem bir söylem. Ankara; Osmanlıdan, modern Türkiye’ye geçişin ifadesi olarak planlı bir şekilde ve büyük bir özveri ile imar edilmiş, genç Cumhuriyet’in görünen yüzü olarak dizayn edilmişti. Ancak modern Türkiye’nin bu önemli eserleri birer birer yok edilerek yerlerine çakma Selçuklu ve Osmanlı mimarisi örneklerinden eserler(!) dikiliyor.
Cumhuriyet dönemi eserlerinin yıkımı en çok başkent Ankara’da yaşandı. Şöyle ki, 1928 yılında Cumhuriyet döneminin önemli sanayi hamlesi olarak kurulan ve mimarı Werner Issel olan Havagazı Fabrikası bu yıl yıkıldı. Fabrika türünün son örneğiydi.
Yıkılan binalardan bir diğeri, Cumhuriyet dönemi için önemli endüstri yapılarından biri olan Su Süzgeci Binasıydı. 1936 yılında inşa edilen bina, modern mimarlık eseriydi, 8 Ağustos 2013’te yıkıldı, binanın yıkılmasına meslek odaları gazetelere verdikleri ölüm ilanıyla tepki gösterdi. İlanda şöyle yazıyordu: “Ankara’nın ve mimarlığın başı sağ olsun.”
Mimarlar Vedat Özsan, Toğrul Devres ve Yılmaz Tuncer tarafından 1960’lı yıllarda yapılan ve Sıhhiye’de bulunan Etibank Binası da yıkıldı. 1956 yılında 3 bloktan oluşan konut yapısı olarak tasarlanan ünlü Kumrular İkamet Sitesi de, Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin tescil davası devam ederken yıkıldı.
Tescil davası sürerken yıkılan binalardan bir diğeri de AOÇ İşçi Memur Lokantası’ydı.
Atatürk’ün çiftlik evi olarak bilinen, 1928 yılında Ernst Egli tarafından tasarlanan Marmara Köşkü de yıkıldı. Bina rustik mimarinin değer biçilemez örneklerindendi. Dış ve iç tasarımıyla 1930’ların mimari çizgilerini günümüze taşıyan bir binaydı.
1937-1938 yıllarında Fransız şehir plancısı, mimar Théodore Leveau tarafından tasarlanan Çubuk Barajı Gazinosu geçen yıl yıkıldı. Bina, cumhuriyetin ilk yıllarına ait önemli eğlence mekânlarından biriydi. Doğan Tekeli ve Sami Sisa tasarımı olan Danıştay binası mahkemeye karşın yerle bir edildi. 1969-1978 yıllarında inşa edilen Danıştay Binası’nın yıkımının ardından, yıkılanın sadece bir bina değil, hukuk olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.
Son olarak Sıhhiye’den Ulus Meydanı’na uzanan bir koridordaki en önemli yapılardan biri olan İller Bankası Binası da yıkıldı. Artık halk otobüsleri muavinleri durağa gelindiğinde “Gençlik Parkı, İller Bankası’nda inecekler arka kapıya yanaşsın” demiyorlar. Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararının ardından bir gecede Ankara Büyükşehir Belediyesi ekiplerince İller Bankası Binası yıkıldı. Tüm bunlardan daha acı olanı bu kenti emanet ettiğimiz belediye başkanının binanın molozları üstüne çıkarak gururla poz vermesiydi. Sanki bir şeylerden intikam alırcasına, sanki yüzünde alaycı bir ifadeyle ve gururla poz vermesiydi.
Geçtiğimiz ay modern Türkiye’nin en önemli binalarından biri olan İller Bankası yıkıldı.
Aslında yıkılmak istenen Cumhuriyet mirasıydı.
Aslında yıkılmak istenen Ankara’nın 80 yıllık belleğiydi.
Aslında yıkılmak istenen modern Türkiye’nin birikimiydi.
Aslında yıkılmak istenen erken Cumhuriyet dönemi mimarisiydi.
Aslında yıkılmak istenen Cumhuriyet döneminin simge binalarından biriydi. Aslında yıkılmak istenen çocuklarımızın geleceğiydi.
Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Ne yapacak bir şey, ne edilecek bir kelam kaldı.
Ankara Marşı’nın son mısrasında da söylendiği gibi
“Var olsun toprağın, taşın Ankara”
Nadir AVŞAROĞLU
Şubat – 2020